İBADULLAH:
(Ar.) Er. 1.
Allah'ın kullan, insanlar, (bkz. Abdullah). 2. Çok, pek çok.
İBER:
(Ar.). - İbretler, alınan
kötü dersler. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
İBHAC:
(Ar.). - Sevindirme, sevindirilme. -
Erkek ve kadın adı olarakkullanılır.
İBİŞ: (Tür.) Er. l.
Ortaoyunu ve kukla tiplerinde gülünç şahıs. 2. Avanak, sersem. Daha
çok takma isim olarak kullanılır.
İBN: (Ar.) Er. - Erkek çocuk demektir. Araplarda
birçok şahıs babalarının isimleriyle
anılmıştır. İbn Abbas (Abdullah): Rasulullah
'in amcası Abbas'ın oğlu. Sahabedendir.
İBRA:
(Ar.). Beri kılma, beraat etme,
temize çıkarılma, aklanma. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İBRAHİM:
(Ar.) Er. 1.
İnananların babası. 2. Hakların babası. 3. Kur'an'da
ismi geçen İbrahim peygamber.
İBRET:
(Ar.) Ka. 1. Bir olaydan, kötü bir
durumdan ders alma. 2. İbret alınacak olay, iş, acaip, tuhaf.
İBRİN:
(Ar.) Ka. - Yüzü
parlak, güzel olan sevgili.
İBRİNŞAK:
(Ar.) Ka. -
Ağaçta, çiçek açma, ağacın çiçeğinin tomurcuğunu
yarıp çıkması.
İBRİZ:
(Ar.). - Halis, saf altın.
- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
İBSAN:
(Ar.) Er. - İnsanın yüzü
veya huyu güzel olma.
İBŞAR:
(Ar.) - Müjde verme,
müjdeleme, muştulama. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İCAZET:
(Ar.) Ka. 1. İzin, ruhsat. 2.
Diploma.
İCAB:
(Ar.) Er. 1. Lazım gelme, gerçek.
2. Bir sözleşme için ilk söylenen söz. 3. Olumlama, olumlu hale gelme.
İCÂBET:
(Ar.) Ka. 1. Kabul etme, kabul edilme.
2. Razı olma, uyma.
İCÂBİ:
(Ar.) Er. - (bkz.
İcab).
İCİ:
(Fars.) Er. 1. Hükümdar veziri vekili.
2. Atmaca.
İCLÂL:
(Ar.) Ka. 1. Büyültme, saygı
gösterme, ikram. 2. Büyüklük, kudret ve kuvvet. - Erkek ve kadın adı
olarak kullanılır.
İCMA:
(Ar.) Ka. - Dağınık
şeyleri toplama, biraraya getirme.
İCMÂL:
(Ar.). 1. Özetleme. 2. Özet. 3. Cem,
toplama. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
İÇKİN:
(Tür.). -
Varlığın içinde bulunduğu varlığın
yapısına karışmış olan. 2. Yalnızca bilinçte
olan. 3. Deney içinde kalan, deneyi aşmayan. 4.Dünya içinde dünyada olan.
- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
İÇÖZ:
(Tür.) Er. - İçli, özlü değerli.
İÇTEN:
(Tür.). - Yürekten, candan, samimi. En
önemli, can alıcı noktasından. - Erkek ve kadın adı
olarak kullanılır.
İDİCANAN:
(Ar.) Ka. -
Sevgilinin bayramı.
İDİKUT:
(Tür.) Er. 1. Kutlu,
saadetli. 2. Yüksek rütbeli. 3. Eski Türklerde bir hükümdar
ünvanı.
İDİL:
(Yun.i.) Ka. 1.
Kır hayatını konu edinen yazı veya şiir, aşk
hakkında. 2. Küçük ve şairane resim. 3. İçten ve saf aşk.
İDLÂL:
(Ar.) Ka. - Naz etme, nazlanma,
aşın derecede nazlanma.
İDRİS:
(Ar.) Er. 1. Meyvesi
hoş kokulu, kerestesi güzel bir kiraz türü. 2. İlim ve fende ileri
seviyede olan anlamında. 3. Kur'an-ı Kerim'de ismi geçen İdris
peygamber. 4. İlk kez giysi dikip giydiği için terzilerin, ilk kez
kalem kullandığı için yazarların piri sayılmaktadır.
İFAKAT:
(Ar.) Ka. 1. Hastalıktan kurtulma,
iyileşme. 2. Ayılma.
İFAZA:
(Ar.). 1. Feyizlendirme, feyz ve nur
verme. 2. Kabı taşıncaya kadar doldurma. - Kadın ve erkek
adı olarak kullanılır.
İFDAL:
(Ar.). 1. Lütuf ve
bağış. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İFFET:
(Ar.) Ka. 1. Afiflik, temizlik. 2.
Namus.
İFHAR:
(Ar.) Er. - Onurlandırma, üstün
etme.
İFTİHAR:
(Ar.). 1. Şeref,
şan. 2. Övünme. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İĞDEMİR:
(Tür.) Er. -
Marangozlukta ağaç delmek için kullanılan çelik araç.
İHLAS:
(Ar.) Er. 1. Halis, temiz doğru
sevgi. 2. Gönülden gelen dostluk, samimiyet, doğruluk,
bağlılık. 3. Kur'an-ı Kerim'in 112. suresinin adı.
İHMİRÂR:
(Ar.) Ka.
Kızarma, kızıllık.
İHSAN:
(Ar.) Er. 1. İyilik etme. 2.
Bağış bağışlama. 3. Verilen
bağışlanan şey. 4. Lütuf, iyilik.
İHTİMAM:
(Ar.) Er. - Dikkatle
çalışma, önemle inceleme.
İHTİRAM:
(Ar.) Er. -
Saygı, hürmet.
İHTİŞAM:
(Ar.). - Büyüklük,
göz alıcılık, gösterişlilik, görkem. - Erkek ve kadın
adı olarak kullanılır.
İHVAN:
(Ar.). 1. Sadık, samimi candan
dostlar. 2. Aynı tarikata mensup insanlar. - Erkek ve kadın adı
olarak kullanılır.
İHYA:
(Ar.). 1. Diriltme, diriltilme,
canlandırma. 2. Taze can verircesine iyilik lütfetme. 3. Yeniden
kuvvetlendirme. 4. Uyandırma, canlandırma, tazelik verme. 5.
Allah'ın sıfatlarından. - İsim olarak kullanılmaz.
İKAN:
(Ar.). - Sağlam biliş,
bilme.
Erkek ve
kadın adı olarak kullanılır.
İKBÂL: (Ar.). 1. Birine doğru dönme. 2. Baht-talih. 3. İşlerin
yolunda gitmesi, bahtlı, saadetli, mutlu olması. 4. Arzu, istek. -
Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
İKBAR: (Ar.). Büyük, ulu görme, görülme. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İKDAM: (Ar.). 1. İlerleme. 2. İlerlemeye çalışma. - Erkek ve
kadın adı olarak kullanılır.
İKLİL: (Ar.) Ka. - Taç esfer.
İKLİM: (Yun.). - Bir ülke ya da bölgenin ortalama hava durumunu belirleyen
meteorolojik olayların tümü. -Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İKRAM: (Ar.). 1. Hürmet, saygı gösterme. 2. Ağırlama. 3. Bir
şeyi hediye, armağan olarak verme. 4. Hesap dışı
yapılan inceleme. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İKRAMULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın ikramı, nimeti, bağışı.
İKSİR: (Ar.). 1. Ortaçağ kimyacılarının olağanüstü etkili
güçte varsaydıkları cisim. 2. Etkili, yarar şurup. 3. En etkili
neden. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
İKTİDAULLAH: (Ar.) Er. - Allah'a tabi olma, uyma.
İLBAŞI: (Tür.) Er. - Selçuklular'da köy yöneticisi.
İLBEY: (Tür.) Er. - Bir müddet "vali"
karşılığında resmen kullanılan uydurma kelime.
İLBEYİ: (Tür.) Er. - Eski Türkler'de ve Osmanlılarda bazı oymak beyleri
ve ileri
gelenler için kullanılan ünvan.
İLBİLGE: (Tür.) Er. - Bir ülkenin tanınmış saygın, bilgin
kişisi.
İLCAN: (Tür.) Er. - Ülkenin canı, sevdiği kişisi.
İLDEMİR: (Tür.) Er. - Ülkenin en sağlam, güçlü, kuvvetli kişisi,
İLDENİZ: (Tür.). 1. Ülkenin denizi. İldeniz Şemseddin: Azerbaycan
Atabeyleri diye de anılan İldenizler Sülalesinin kurucusu.
Kıpçaklardandır. (Öl. 1175). - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İLENÇ: (Tür.) Er. - İlenmek amacıyla söylenen söz, ilenme.
İLEY: (Fars.). 1. Huzur. 2. Yan, yön, karşı taraf. - Erkek ve kadın
adı olarak kullanılır.
İLGAR: (Tür.) Er. 1. Eski Türklerde at koşularına ve tören olarak
yapılan koşulara verilen ad. 2. Atın dört nala
koşması.
İLGARİ: (Tür.). 1. Artukluların Mardin ve Silvan kolundan iki Atabeyin
adı. 2. Komutan, önder.
İLGİ: (Tür.). 1. İki nesne arasındaki bağ, alaka. 2. Kimyada bir
cismin başka bir cisimle birleşmeye olan meyli. - Erkek ve kadın
adı olarak kullanılır.
İLGÜ: (Tür.). Engel, mania. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İLGÜL: (Tür.) Ka. 1. Ülkenin gülü. 2. Çok güzel kadın.
İLGÜN: (Fars.) Ka. - Halk, ahali.
İLHAM:
(Ar.). 1.
Allah tarafından insanın gönlüne doldurulan şey. 2. Peygamberin
gönlüne gelen ilahi düşünceler. 3. Günlük, olağan şey. 4.
İçe-gönüle doğma. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İLHAMİ: (Ar.) Er. - (bkz. İlham).
İLHAN: (Fars.) Er. - Moğol hükümdarlarına verilen unvan.
İLİG: (Tür.) Er. - Hükümdar ve hükümdar ailesi mensuplan.
İLİGHAN: (Tür.) Er. Karahanlı hükümdar.
İLKAN: (Tür.) Er. 1. İlk kan. 2. İran'da İlhanlılar'dan sonra
bir devlet kuran Türk hükümdarı.
İLKAY: (Tür.). - Yeni ay, ayın ilk hali. - Erkek ve kadın adı
olarak kullanılır.
İLKBAHAR: (Tür.) Ka. - Yılın ilk mevsimi, bahar.
İLKBAL: (Tür.) Ka. - İlk doğan kız çocuklarına verilen ad.
İLKCAN: (Tür.) Er. - İlk doğan erkek çocuklarına verilen ad.
İLKE: (Tür.) 1. Kendisinden türetilen ilk madde. 2. Temel düşünce, temel
kanı, umde, prensip. 3. Temel bilgi. 4. Öncül. 5. Davranış
kuralı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
İLKEHAN: (Tür.) Er. - Yeni ilkeler, kanunlar koyan hükümdar, yönetici.
İLKER: (Tür.) Er. - İlk doğan çocuk.
İLKİM: (Tür.). - İlk doğan çocuklara verilen ad. - Erkek ve kadın
adı olarak kullanılır.
İLKİN: (Tür.) - Önce, öncelikle, uydurma bir kelime. - Erkek ve kadın
adı olarak kullanılır.
İLKNAZ: (Tür.) Ka. - İlk doğan kız çocuklarına verilen isim.
İLKNUR: (Tür.) Ka. - İlk ay, ayın ilk hali.
İLKSEL: (Tür.) - Uzun süre çocuğu olmayanların daha sonra ikiz ve üçüz
çocukları olduğunda verilen isim. -Erkek ve kadın adı
olarak kulanılır.
İLKSEN: (Tür.) - (bkz. İlknaz). - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İLKSER: (Tür.) Er. - İlk baş, ilk önce, birinci.
İLKSEV: (Tür.) Ka. - (bkz, İlknaz).
İLKSEN: (Tür.) Ka. - (bkz. İlksen).
İLKUT: (Tür.) Er. - Kutlu, mutlu, uğurlu ülke.
İLKUTAY: (Tür.) Er. - Kutsal ülke.
İLKYAZ: (Ar.) Ka. - İlkbahar, yaz başlarında doğanlara verilen
ad.
İLLİYYUN: (Ar.). - Gökyüzünün ve cennetin en yüksek tabakası. - Erkek ve
kadın adı olarak kullanılır.
İLMA: (Ar.). 1. Parlatma. 2. Belirleme, işaret etme. - Erkek ve kadın
adı olarak kullanılır.
İLMEN: (Tür.) Er. - Bir ülke halkından olan kimse, yurttaş. - Erkek ve
kadın adı olarak kullanılır.
İLMİ: (Ar.) Er. - İlimle, bilgi ile ilgili.
İLMİYE: (Ar.) Ka. - İlme ait, ilme mensup.
İLSAK: (Ar.) - Birleştirme, kavuşturma. - Erkek ve kadın adı
olarak kullanılır.
İLSAVUN: (Tür.) Er. - Ülkeni düşmanlardan koru.
İLSEV:
(Tür.) -
Ülkeni sev, ülkesini seven. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İLSEVEN: (Tür.) - (bkz. İlsev).
İLSU: (Tür.) - Ülkenin suyu, bereketi, bolluğu. - Erkek ve kadın
adı olarak kullanılır.
İLŞEN: (Tür.) Ka. - Mtlu, şen ülke.
İLTAN: (Tür.) Er. - Ülkeni tanı, ülkesini tanıyan seven.
İLTAY: (Tür.) Er. - (bkz. İltan).
İLTEBER: (Tür.) Er. - Eski Türklerde vali, kumandan anlamlarında unvan.
İLTEKİN: (Tür.) Er. - Tek ve eşsiz ülke.
İLTEMİR: (Tür.) Er. - (bkz. İltekin).
İLTEMİZ: (Tür.) Er. - (bkz. İltekin).
İLTEMÜR: (Tür.) Er. - (bkz. İltekin).
İLTER: (Tür.) Er. - Yurdunu seven, koruyan, gözeten.
İLTİCAULLAH: (Ar.) Er. -
Allah'a sığınma, iltica etme.
İLTİFAF: (Ar.) Ka. 1. Sarınma, bürünme, örtünme. 2. Çiçeklerin bürüm bürüm
katmerleşmesi.
İLTİFAT: (Ar.) 1. Yüzünü çevirip bakma. 2. Dikkat. 3. Hatır sorma, gönül alma.
4. Sözünü başka bir kişiye çevirme. - Erkek ve kadın adı
olarak kullanılır.
İLTİKA: (Ar.) Ka. - Rast gelme, kavuşma, karşılaşma,
buluşma.
İLTİKAULLAH: (Ar.) - Allah'a kavuşma, hidayete erme.
İLYAS: (İbr.) Er. - Yağmurlara hükmeden İsrail peygamberi.
Kur'an-ı Kerim'de 3 yerde adı geçen peygamberin ismidir.
Hızır (a.s.) olduğunu söyleyenler vardır.
İMAD: (Ar.) Er. - Direk, kolon.
İMADEDDİN: (Ar.). 1. Dinin direği. Daha çok unvan olarak kullanılır.
-Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak
kullanılır.
İMAM: (Ar.) Er. 1. Namazda kendisine uyulan kimse. 2. Önde bulunan, önayak olan
kimse. 3. Halife. Devlet başkanı. 4. Mezhep kuran yüksek dereceli
alim. 5. Hz. Ali neslinden gelen. 6. İmam-ı Âzam: Hanefiyye
mezhebinin kurucusu.
İMÂR: (Ar.) Er. - Şenlendirme, bayındırma.
İMAREDDİN: (Ar.) Er. - Dini alanda yenilik yapan, dinin yönlendirdiği kimse. -
Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak
kullanılır.
İMDÂD: (Ar.) Er. 1. Yardım eden. 2. Yardıma gönderilen kuvvet. - Türk
dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
İMER: (Tür.) - Çok zengin, varlıklı. -Erkek ve kadın adı
olarak kullanılır.
İMGE: (Tür.) - Hayal karşılığı olarak kullanılan
ve Fransızca İmaj kelimesine benzetilerek uydurulan kelime.
İMRÂN: (Ar.) Er. 1. Evine bağlı kalan. 2. Hz. Meryem'in babası, Âl-i
İmran: İmran ailesi. Musa, Harun-Meryem ve İsa. -
Kur'an-ı Kerim'in 3. suresi.
İMREN: (Tür.) - Görülen bir
şeyi veya herhangi bir isteği elde etmek istemi, gıbta. - Erkek
ve kadın adı olarak kullanılır.
İMRUZ: (Fars.) - Bugün. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İNAK: (Ar.) Er. - Gerçek dost, arkadaş, sırdaş.
İNAKA: (Ar.) Ka. - Aşın güzelliği ve çekiciliği ile hayat
verme, verilme.
İNALKUT: (Tür.) Er. - İnanılan doğru, uğurlu ve kutlu kimse.
İNALTEKİN: (Tür.) Er. - (bkz. İnalkut).
İNAMULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın nimeti, iyiliği.
İNAN: (Ar.) Er. 1. Dizgin. 2. İdare etme, yürütme. 3. (Tür.) Bir kimse ya
da şeyin doğruluğunu büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz
bir duygu ile benimseme, iman.
İNANÇ: (Tür.) Er. 1. Bir fikre olan bağlılık, kesin kabul. 2.
İman. 3. Kesin kabulle bağlanılan şey. 4.
İnanılır şey. 5. Doğru, emin.
İNANÖZ: (Tür.) Er. - Özünde inanç olan, iman eden.
İNARE: (Ar.). - Nurlandırma, aydınlatma. - Erkek ve kadın adı
olarak kullanılır.
İNAYET: (Ar.) Ka. 1. Dikkat. 2. Gayret, özenme. 3. Lütuf, ihsan, iyillik.
İNAYETULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın lütfü. Allah'ın ihsanı. İnayetullah
Kenbu: Şah Cihan dönemini anlatan, Şahcihanname isimli
yapıtın sahibi. Hintli tarihçi, yazar.
İNCİ: (Tür.) Ka. 1. İstiridye cinsinden deniz hayvanlarının içinde
çıkan parlak, yuvarlak ve ziynet eşyası olarak kullanılan
kıymetli taş. 2. Küçük, temiz ve sevimli. 3. Kıymetli.
İNCİFEM: (t.a.i.) Ka. - İnci gibi güzel ağızlı.
İNCİFER: (t.f.i.) Ka. - İnci gibi parlak güzel.
İNCİLÂ: (Ar.) Ka. 1. Parlama, cilalama. 2. Görünme, belli olma. 3. Parlaklık,
ışık.
İNCİLAY: (Tür.) Ka. - Ay'ın en ince olan zamanı. - İnci ve ay
kelimelerinden birleşik isim.
İNCİSER. (t.f.i.) Ka. - Baş inci, en güzel inci.
İNDİRA: (Ar.) 1. Girişim. 2. Öne geçme. 3. Bulut altından
sıyrılma. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
İNFAKULLAH: (Ar.). - Allah'ın yardımı, nafakası, infakı. -
Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
İNKİYADULLAH: (Ar.) Er. - Allah'a boyun eğme, teslim olma, kendini
teslim etme.
İNŞAT: (Ar.) Er. - Neşelendirme, (bkz. Neşet).
İNŞAULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın yapması, meydana
getirmesi.
İNŞİLÂL: (Ar.) 1. Şelale oluşturma. 2. Şiddetle
dökülme, atılarak akma.-Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İNŞİRAH: (Ar.) Er. 1. Açılma. 2. Açıklık,
ferahlık. - Kur'an-ı Kerim'de bir süre adı. - Erkek ve
kadın adı olarak kullanılır.
İNŞİRAK: (Ar.) 1. Çatlayıp yarılma, yarık olma. 2.
Parlama. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
İPAR:
(Tür.) Ka. 1.
Yüksek dağların kar tutmayan yerlerinde yetişen bir çeşit
dikenli otun sarımtrak çiçekleri, kurusa bile uzun süre kokusu gitmez.
2.
Güzel koku, misk, anber.
İPEK: (Tür.) Ka. - İpekböceği denilen ve dut yaprağı ile
beslenen kurdun ördüğü koza çözülerek elde edilen, kumaş dokumada
kullanılan parlak ve ince tel.
İRADE: (Ar.) Er. 1. İstem. 2. Emir. 3. (bkz. İstem).
İRCA: (Ar.) 1. Geri çevirme, geri döndürme. 2. (Kim.) indirgeme. - Erkek ve
kadın adı olarak kullanılır.
İREM: (Ar.) 1. Cennet bahçesi. 2. Ok veya kurşun atılan nişan
tahtası. 3. Cenk denilen musiki aleti ve bunu icad edenin adı. 4. Ad
kavmi zamanında, Şeddad tarafından cennete benzetilme
amacıyla yapılan bahçe olup, Şam'da veya Yemen'de bulunduğu
söylenir. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
İREN: (Ar.) 1. Özgür, hür. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İRFAN: (Ar.) 1. Bilme, anlama. 2. Gerçeği sezme, kavrama gücü. 3. Dini gerçek
ve sırlan biliş. 4. Kültür. -Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İRFAT: (Ar.) Er. - Yardım etme, bir şey verme.
İRGÜN: (Tür.) - Sabahın erken saatleri. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İRMAN: (Fars.) 1. Çağrısız gelen kimse. 2. Dalkavuk. 3.
Eğreti. 4. Arzu, istek. 5. Pişmanlık. - Erkek ve kadın
adı olarak kullanılır.
İRMEGÂN: (Fars.) Ka. 1. Uğurluluk, saadet, ikbal. 2. Terbiye eden.
İRSAD: (Ar.) Ka. 1. Hazırlama. 2. Hazır olma.
İRSALULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın göndermesi, yollaması, Allah'tan gelen.
İRSEN: (Ar.) - Miras olarak, anadan babadan geçerek. - Erkek ve kadın
adı olarak kullanılır.
İRŞAD: (Ar.) 1. Doğru yolu gösterme uyarma. - Erkek ve kadın adı
olarak kullanılır.
İRŞADULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın irşadı.
İRTEK: (Tür.) Er. 1. Şafak vaktinde doğan. 2. Masal, efsane.
İRTİZA: (Ar.) Er. - Razı olma, uygun bulma, beğenme, seçme.
İRVA: (Ar.) Ka. - Suya kandırma.
İRZA: (Ar.) - Gönlünü etme, hoşnut etme. - Erkek ve kadın adı
olarak kullanılır.
İRZİZ: (Ar.) Ka. 1. Titreme. 2. Dolu tanesi. 3. Dik ses.
İSA: (Ar.) Er. - Dört büyük peygamberden biri. Dört büyük kitaptan İncil'in
kendisine gönderildiği, Fir'avunlarla verdiği muhteşem
mücadeleyle bilinen büyük peygamber. Kur'an'da 25 yerde ismi geçmektedir.
İSABET: (Ar.) 1. Düşme, (isabet). 2. Düşme, çıkma. 3. Değme,
tutma. 4. Yerindelik, yazılmazlık. - Erkek ve kadın adı
olarak kullanılır.
İSAD: (Ar.) Er. 1. Yüceltme, yükseltme. 2. Kutlu kalma.
İSADE: (Ar.) Ka. - (bkz. İsad).
İSAF:
(Ar.) Er. -
Bir isteği, dileği yerine getirme.
İSAR: (Ar.) Er. 1. İkram, bahşiş. 2. Cömertlikle verme. 3. Dökme,
saçma, serpme. 4. Kendi muhtaç olduğu halde bahşiş verme.
İSARE: (Ar.) Ka. - (bkz. İsar).
İSASE: (Ar.) Ka. 1. Göz ucuyla bakma. 2. Camiyet. 3. Zenginlik, servet.
İSFENDİYAR: (Fars.) Er. - İran mitolojisinde adı geçen
hükümdarın adı.
İSFİD: (Fars.) 1. Ak, beyaz renkli. 2. (bkz. Esfid). - Erkek ve kadın
adı olarak kullanılır.
İSHAK: (İbr.) Er. 1. İbranice "Gülme" anlamına
geldiği söylenir. 2. Hz. İbrahim'in 2 oğlundan biri olan ve
Ya'kub (a.s.)'un babası. Peygamberdir. Kur'an'da 17 yerde ismi geçen
peygamberlerdendir.
İSKENDER: Er. - M.Ö. 356-323 yıllan arasında yaşayan ve 20
yaşında hükümdar olan Makedonya kralı, Aristo'dan ders
almıştır. Yunanistan, İran, Anadolu, Suriye,
Mısır, Hindistan'ı istila eden hükümdara, Büyük İskender
lakabı takılmıştır. 33 yaşında ölmüştür.
İSLÂM: (Ar.) Er. 1. Muhammed(s.a.s)'e nazil olan ve kendisi tarafından insanlığa
tebliğ edilen din, Allah'ın en son dini. 2. Allah'a teslim olma, onun
emirlerine uyup, yasaklarından kaçınma. 3. İyi geçinme,
barış içinde olma.
İSMÂH: (Ar.) Er. 1. Semahatli, cömert kılma. 2. Mülayim ve itaatli.
İSMAİL: (Ar.) Er. - Hz. İbrahim (a.s.)'in oğlu. İbrahim (a.s.) O'nu
Allah'a kurban olarak adamış ve sözünde durmak için harekete
geçmiştir.
Fakat
Allah (c.c.) O'nu son anda Cebrail aracılığıyla
durdurmuş ve bu imtihanı kazandığını
bildirmiştir. İsmail (a.s.) Kur'an'da ismi geçen peygamberlerdendir
ve babasıyla beraber Ka'be'yi inşa etmişlerdir.
İSMET: (Ar.) 1. Masumluk, günahsızlık, temizlik. 2. Haramdan namusa
dokunan hallerden çekinme. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır. Peygamberin sıfatlarındandır.
İSMİHAN: (Ar.) - Hükümdar isimleri. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İSMİNAZ: (a.f.i.) Ka. 1. Naz isminde. 2. Çok nazlı olan.
İSMİNUR: (Ar.) Ka. - Nur ismini alan.
İSMİRAR: (Ar.). - Esmerleşme, kara olma, kararma. - Erkek ve kadın
adı olarak kullanılabilir.
İSNÂ: (Ar.) 1. Övme, şükretme. 2. Değerini yükseltme. 3. Bir yerde
uzun zaman kalma. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
İSRA: (Ar.) Ka. 1. Yürütme, geceleyin yürütme gönderme. 2. Hz. Peygamberin
miraç gecesi. 3. Kur'an-ı Kerim'in 17. suresi.
İSRÂC: (Ar.) 1. Yakma, yandırma. 2. Aydınlatma. - Erkek ve kadın
adı olarak kullanılır.
İSRAFİL: (Ar.) Er. - Dört büyük melekten sura üfürme görevi verilen melek.
İSRAİL: (İbr.) - Ya'kub
peygamberin lakabı. Sonradan onun soyundan gelenler
İsrailoğullan diye anılmışlardır.
İsrailoğullan, Kur'an'da çok sık kullanılan bir isimdir.
İSTÂRE: (Fars.) Ka. - Yıldız, necm, sitare.
İSTEM: (Ar.) 1. Zulüm ve sitem. 2. İsim olarak kullanılması
uygun değildir.
İSTEMİHAN: (Tür.) - Göktürk devletinin kurucusu Bumin
kağanın kardeşi olan Türk hakanı. - Erkek ve kadın
adı olarak kullanılır.
İSTİHSAN: (Ar.) - Güzel bulma, beğenme. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İSTİKBAL: (Ar.) 1. Gelecek zaman. 2. Geleni karşılama. - Erkek ve
kadın adı olarak kullanılır.
İŞCAN: (Tür.) Er. - Çalışmayı seven, çalışkan.
İŞVE: (Ar.) Ka. - Güzellerin gönül alıcı, gönül aldatıcı,
nazlı davranışı.
İTKAN: (Ar.) Er. 1. Sağlamlaştırma. 2. İnanma.
İVAR: (Fars.) Ka. - Düzülmüş, koşulmuş,
hazırlanmış.
İYEM: (Tür.) - Güzellik. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İYİSAN: (Tür.) - İyi adla anılan, iyi tanınan kimse. - Erkek ve
kadın adı olarak kullanılır.
İZAN: (Ar.) 1. Anlayış,
kavrayış, akıl. 2. Terbiye, edeb. 3. Boyun eğme, göz dinleme.
- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
İZANULLAH: (Ar.) Er. - Allah'a boyun eğme, Allah'ın terbiyesi.
İZEM: (Ar.) - Büyüklük, ululuk. -Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
İZGİ: (Tür.) - (bkz. İzgü).
İZGÜ: (Tür.) - İyi güzel, akıllı, adaletli. - Erkek ve kadın
adı olarak kullanılır.
İZGÜL: (Tür.) Ka. - (bkz. İzgü).
İZGÜN: (Tür.) Er. - (bkz. İzgü).
İZHAN: (Tür.) Er. - İyiliğin, güzelliğin hakimi, yönetici.
İZHANIM: (Tür.) Ka. - (bkz. İzhan).
İZHAR: (Ar.) Er. - Gösterme, meydana çıkarma.
İZRA: (Ar.) 1. Aşın övme. 2. Altın arama. 3. Korkutma. - Erkek ve
kadın adı olarak kullanılır.
İZZET: (Ar.) Er. 1. Değer kıymet yücelik, ululuk. 2. Kuvvet, kudret. 3.
Hürmet, saygı ikram izan.
İZZETTİN: (Ar.) Er. 1. Dünün kıymeti, kudret, ulviyeti. 2. Asıl şekli
"İzzü'ddin"dir. - Türk dil kuralı açısından
"d/t" olarak kullanılır.
İZZİ: (Ar.) Er. - Sabırlı, dayanıklı kimse.