ÂBAD:
(Fars.) Er. 1. Şen, bayındır.
2. (Ar.) Sonsuz gelecek zamanlar.
ABADÎ:
(Fars.) Er. - Şen, bayındır,
mamurlukla ilgili. Abadı Mehmet Çelebi. Türk hukuk bilgini (1555).
ABAKA HAN:
(Tür.)- İlhanlı hükümdarı
Hülagu'nun oğlu.
ABAY
(Tür.) Er. - Beceri. Sezgi, anlayış,
dikkat. Abay Kunanbayoğlu. Kazak Türk şiirinin kurucusu.
ABAZA:
(Tür.) - Karaçay-Çerkes Özerk bölgesinde
yaşayan müslüman bir halk. - Abaza Hasan Paşa, Osmanlı
vezirlerinden.
ABBAD:
(Ar.) Er. -Allaha itaat ve ibadet eden,
kulluğunu hakkıyla yerine getiren. Yasaklarından kaçınan.
-Abbad b. Bişr. Ashab'dan.
ABBAS
(Ar.) Er: 1. Sert, çatık kaşlı
kimse. 2. Arslan (bkz. Esed, gazanfer, şiir). - Abbas b. Abdülmuttalib.
Rasûlullah (s.a.s)'ın amcası, Mekke'nin fethinde müslüman
olmuştur.
ABBASE:
(Ar.) Ka. - (bkz. Abbas).
Ahmed b. Hanbel'in hanımının ismi. Hz. Abbas'a mensup olan.
ABBAZ:
(Fars.) Er.- Yüzgeç, yüzücü.
ABD: (Ar.) Ka. - Köle, hizmetçi, itaat edici.
Kul. Sonuna Allah'ın isimleri getirilince bazı isimler meydana gelir.
Abdullah, Abdurrahim, Abdulmelik gibi.
ÂBDAR:
(Fars.) Ka. - 1. Sulu, taze. 2. Parlak. 3.
Sağlam vücutlu. 4. Nükteli. 5. Zarif, güzel, hoş. 6. Su veren
hizmetçi.
ABDİ:
(Ar.) Er. - Kulluk ve itaat eden.
ABDULLAH:
(Ar.) Er.- Allah'ın kulu. Peygamber (s.a.s)'in
en sevdiği isimlerden aynı zamanda babasının
adıdır.
ABDURRAHMAN:
(Ar.) Er. - Rahman'ın kulu.
Rahman; dünyada her canlıya, mü'min-kafir ayırdelmeksizin herkese
merhamet eden. Allah'ın isimlerindendir. Abdurrahman İbn Avf: Sahabedendir.
ABDURRAUF:
(Ar.) Er. - Rauf olan Allah'ın
kulu. (bkz. er-Rauf).
ABDUSSABUR:
(Ar.) Er. - Sonsuz sabır ve
genişlik sahibi Allah'ın kulu. Allah'ın isimlerinden, (bkz.
es-Sabur).
ABDÜDDAR:
(Ar.) Er. - Zararlı şeyleri ve
sebeblerini bir hikmete mebni olarak yaratan Allah'ın kulu. ed-Dar. Allah'ın
isimlerindendir.
ABDÜLAFUV: (Ar.) Er. - Geniş Avf ve mağfiret sahibi yüce Allah'ın
kulu. Allah'ın isimlerinden, (bkz.
el-Afuv).
ABDÜLA'LA: (Ar.) Er. - En yüksek, en yüce ve yücelikte eşi olmayan Allah'ın
kulu. A'la kelimesi Kur'an-ı Kerim'in sıfatı olarak geçmektedir.
Ünlü bir İslam bilgini.
ABDÜLALİ: (Ar.) Er. - Yüce, ulu, şan ve şeref sahibi Allah'ın kulu.
Ali kelimesi Kur'an'da Allah'ın yüceliğini vasfetme anlamında
kullanılmıştır.
ABDÜLALİM (Ar.) Er. - Alim ve mükemmel bilgiyi uhdesinde bulunduran Allah'ın
kulu. Alim kelimesi Allah'ın 99 isminden birisidir.
ABDÜLAZİM: (Ar.) Er. - Azamet ve büyüklük sahibi Allah'ın kulu. - Allah'ın
isimlerinden, (bkz. el-Azim).
ABDÜLAZİZ: (Ar.) Er. - Büyük ve aziz olan, izzet ve şeref sahibi Allah'ın
kulu. (bkz. Aziz). Aziz Allah'ın isimlerindendi r. - Sultan Abdülaziz: 32.
Osmanlı padişahının adı.
ABDÜLBAKİ: (Ar.) Er. - Sonsuz, ebedi olan ve ölmenin kendisi için sözkonusu
olmadığı. Allah'ın kulu-Allah'ın isimlerinden, (bkz.
Baki).
ABDÜLBARİ: (Ar.) Er. - Yaratan, yaratıcı Allah'ın kulu. Bari ismi, Allah'ın
isimlerindendir. "Abd" takısı almadan kullanılmaz.
ABDÜLBASIT: (Ar.) Er. - Genişlik, ferahlık ve kolaylık verici olan Allah'ın
kulu. - Allah'ın isimlerinden (bkz. el-Basıt).
ABDÜLBASİR: (Ar.) Er. - Her şeyi görüp gözeten ve gizliliğin kendisi
için söz
konusu olmadığı yüce Allah'ın kulu. - (bkz. el-Basir).
ABDÜLBEDİ: (Ar.) Er. - Allah'ın isimlerinden.- Bedi'nin kulu. (bkz. el-Bedi).
ABDÜLBERR: (Ar.) Er. - Berr'in kulu. Cömert ve ihsan edicinin kulu.-Berr,
Allah'ın isimlerindendir. (bkz. el-Berr).
ABDÜLCEBBAR: (Ar.) Er. - Cebredici, zorlayıcı, kuvvet ve kudret sahibi
Allah'ın kulu. Cebbar, Allah'ın isimlerindendir.
ABDÜLCELİL: (Ar.) Er. - Büyük, ulu, yüce Allah'ın kulu. Celil, Allah'ın
isimlerindendir.
ABDÜLCEMAL: (Ar.) Er. - Güzellikleri kendinde toplayan Allah'ın kulu.
ABDÜLCEVAT: (Ar.) Er. - Cömert olan Allah'ın kulu.
ABDÜLEHAD: (Ar.) Er. - Şeriki ve ortağı bulunmayan, tek olan
Allah'ın kulu. Ehad, Allah'ın isimlerindendir.
ABDÜLESED: (Ar.) Er. - Aslan'ın kulu.- Hz. Rasûlullah (s.a.s)'m reddettiği
isimlerdendir. Müslümanlar kullanmazlar.
ABDÜLEVVEL: (Ar.) Er. - Herşe-yin evveli, ilk olan,
varlığının başlangıcı bulunmayan
Allah'ın kulu.
ABDÜLEZEL: (Ar.) Er. - Ezelden beri var olan varlığı için
başlangıç söz konusu olmayan Allah'ın kulu.
ABDÜLFERİD: (Ar.) Er. - Tek, eşsiz, eşi olmayan, kıyas kabul etmez,
üstün olan. Allah'ın kulu. (bkz. Ferid).
ABDÜLFETTAH: (Ar.) Er. Zafer
kazanmış, üstün gelmiş, fetheden-açan,
kullarınının kapalı-müşkil işlerini açan
Allah'ın kulu. (bkz. Fettah). Allah'ın isimlerindendir.
ABDÜLGAFFAR: (Ar.) Er. - Kullarının günahlarını affeden
Allah'ın kulu. - (bkz. Gaffar). Allah'ın isimlerindendir.
"Abd" takısı almadan kullanılmaz.
ABDÜLGAFUR: (Ar.) Er. - Kullarının günahlarını tekrar tekrar
bağışlayıcı olan Allah'ın kulu. - (bkz. Gafur).
"Abd" takısı almadan kullanılmaz.
ABDÜLGANİ: (Ar.) Er. - Zengin, varlıklı, bol, doygun olan Allah'ın kulu.-
Allah'ın isimlerinden, (bkz. Gani).
ABDÜLHABİR: (Ar.) Er. - Her şeyin iç yüzünden, gizli ve
saklılıklarından haberdar olan Allah'ın kulu. (bkz.
el-Habir). Allah'ın isimlerinden.
ABDÜLHADİ: (Ar.) Er. - Hidayet eden, doğru yolu gösteren Allah'ın kulu. -
Allah'ın isimlerinden, (bkz. Hadi).
ABDÜLHAFIZ: (Ar.) Er. - Herşeyi bütün ayrıntı ve inceliğiyle
kayıtlayıp tutan ve dilediği zamana kadar bela ve afetlerden
koruyan Allah'ın kulu. -(bkz. el-Hafız). Allah'ın isimlerinden.
ABDÜLHAK: (Ar.) Er. - Hak ve gerçek olan, varlığı hiç değişmeden
duran Allah'ın kulu. - Hak, Esmau'l-Hüsna'dandır.
ABDÜLHAKEM: (Ar.) Er. Bütün işlerin kendisine döndürüldüğü, onun adalet ve
kararına baş vurulduğu yüce Hakem Allah'ın kulu. - (bkz.
el-Ha-kem). Allah'ın isimlerinden.
ABDÜLHAKİM: (Ar.) Er. - Her şeye hükmeden Allah'ın kulu.- Hakim,
Allah'ın isimlerindendir. "Abd" takısı almadan
kullanılmaz.
ABDÜLHALİK: (Ar.) Er. - Yaratan, yoktan vareden, yaratıcı Allah'ın kulu.
- Halik, Allah'ın isimlerinden. "Abd" takısı almadan
kullanılmaz.
ABDÜLHALİM: (Ar.) Er. - Tabiatı yavaş olan, yumuşak huylu, hikmetli
Allah'ın kulu. - (bkz. Halim). Allah'ın isimlerinden.
ABDÜLHAMİD. (Ar.) Er. - Hamdolunmuş, övülmüş, bütün varlığın
diliyle övülmüş Allah'ın kulu. - Hamid; Allah'ın
isimlerindendir. (bkz. Hamid).- Türk dil kuralları açısından
"d/t" olarak kullanılır.
ABDÜLHASİB: (Ar.) Er. - Bütün varlıkların takdir edilen hayatları boyunca
yaptıkları bütün işlerin ayrıntılarıyla
hesabını en iyi bilen Hasib'in kulu. - Hasib; Allahın
isimlerindendir.
ABDÜLHAY: (Ar.) Er. - Daima diri olan, ebedi hayat sahibi, her şeye gücü yeten
Cenab-ı Allah'ın kulu. -(bkz. el-Hay). Allah'ın isimlerinden.
ABDÜLKADİR: (Ar.) Er. - Bitmez tükenmez kuvvet sahibi olan, her şeyi yapmaya gücü
yeten Allah'ın kulu.-Kadir; Allah'ın isimlerindendir. (bkz. Kadir).
ABDÜLKAVİY: (Ar.) Er. - Sonsuz güç ve kuvvet sahibi Allah'ın kulu. -Kaviy
kelimesi Esmau'l-Hüsna'dandır. (bkz. el-Kaviyy).
ABDÜLKAYYUM: (Ar.) Er. - Bu isim her
şeyin bir varlık olarak durabilmesi için neye ihtiyacı varsa
onu veren, gökleri, yeri ve her şeyi tutan, baki, kaim Allah'ın kulu.
- Kayyum, Allah'ın isimlerindendi. (bkz. el-Kayyum).
ABDÜLKEBİR:
(Ar.) Er. - Kebir'in,
büyüklük ve Azamette eşsiz olan Allah'ın kulu. - Kebir; Allah'ın
isimlerindendi. (bkz. el-Kebir).
ABDÜLKERİM:
(Ar.) Er. - Keremi
bol, cömert olan Aziz ve Celil Allah'ın kulu. - Kerim; Allah'ın
isimle -rindendir. (bkz. Kerim).
ABDÜLLATİF:
(Ar.) Er. - Latif, güzel,
yumuşak, hoş, nazik olan bütün olayların ve eşyanın
inceliklerini bilen Allah'ın kulu. - el-Latif; Allah'ın
isimlerindendi. (bkz. Latif).
ABDÜLMACİD:
(Ar.) Er. - Kadru
şanı büyük, cömertlik ve keremi bol olan, Allah'ın kulu. - Macid
kelimesi, Allah'ın isimlerindendi. (bkz. el-Ma-cid).
ABDÜLMALİK:
(Ar.) Er. - Sahip
olan, her şeyin mülkiyetinin sahibi olan Allah'ın kulu. - Malik;
Allah'ın isimlerindendi. "Abd" takısı almadan
kullanılmaz.
ABDÜLMECİD:
(Ar.) Er. -
Şanı büyük ve yüksek olan, şan ve onur sahibi yüce
Allah'ın kulu. - Mecid kelimesi Allah'ın 99 isminden biridir. Sultan
Abdülmecid Han: 31. Osmanlı padişahı.
ABDU'L-MELİK:
(Ar.) Er. - Her
şey üzerinde tasarruf ve hükmeden tek hükümdar Allah'ın kulu.
el-Melik, Allah'ın isimlerindendir.
ABDÜLMENNAN:
(Ar.) Er. Çok
ihsan eden,
ihsanı bol olan Allah'ın kulu. - Mennan kelimesi, Allah'ın
sıfatlarındandır.
ABDÜLMESİH:
(Ar.) Er. - Hastalara
şifa veren, mesih İsa'nın kulu.-(bkz. Mesih). İsim olarak
kullanılmaz.
ABDÜLMETİN:
(Ar.) Er. - Metanetli,
sağlam, dayanıklı olan Allah'ın kulu. - (bkz. Metin).
Allah'ın isimlerin-dendir.
ABDÜLMUCİB:
(Ar.) Er. - Kendisine
yönelip yalvaranların isteklerine cevap veren, onların dua ve
tevbelerine icabet eden yüce Allah'ın kulu. Mucib,
Esmau'l-Hüsna'dandır. - (bkz. el-Mucib).
ABDÜLMUHSİ:
(Ar.) Er. - Bütün
varlıkların sayısını tek tek bilen Allah'ın kulu.
- Muhsi, Esmau'l-Hüsna'dandır.
ABDÜLMUHYİ:
(Ar.) Er. - Hayat
veren, can ve ruh veren, bütün canlıları ve hayatı diri tutan
Allah'ın kulu. - Muhyi, Allah'ın 99 isminden birisidir, (bkz.
Muhyi).
ABDÜLMUİD :
(Ar.) Er. -
Yaratılmışları yokettikten sonra tekrar dirilten
Allah'ın kulu. - Muid Allah'ın 99 isminden birisidir, (bkz. el-Muid).
ABDÜLMUİZ:
(Ar.) Er. - Muiz'in,
izzet veren, şereflendiren Allah'ın kulu. - (bkz. el-Muiz).
Allah'ın isimlerindendir.
ABDÜLMÜMİN:
(Ar.) Er. - Gönüllerde
iman nurunu yerleştiren, kendisine yönelenlere, iman nasib ederek
onları hidayetine alan, koruyan yüce Allah'ın kulu. - Mü'min,
Allah'ın isimlerindendir.
ABDÜLVACİD: (Ar.) Er. - Yoktan vareden, meydana getiren, dilediğini anında
elde eden, zenginlik ve servetine nihayet bulunmayan Vacid'in kulu. Vacid,
Allah'ın isimlerindendir. -(bkz. el-Vacid).
ABDÜLVAHİD: (Ar.) Er. - Tek ve eşsiz olan, zatında sıfatlarında, hükümlerinde,
işlerinde asla benzeri olmayan Allah'ın kulu. - Vahid kelimesi
Cenab-ı Hakk'ın Kur'an'da zikredilen 99 isminden birisidir, (bkz.
el-Vahid).
ABDÜLVALİ: (Ar.) Er. - Bütün alemleri ve meydana gelen bütün olayları tedbir ve
idare eden Allah'ın kulu. - Vali, Esmau'l-Hüsna'dandır. (bkz.
el-Vali).
ABDÜLVARİS: (Ar.) Er. - Gerçek servet ve zenginliklerin mutlak sahibi. Bütün
zenginliklerin son ve asıl sahibi olan yüce Allah'ın kulu. - Varis
kelimesi Allah'ın isimlerindendir. (bkz. el-Varis).
ABDÜLVASİ: (Ar.) Er. - Vasi'nin kulu.Genişlik sahibi ve müsade edici,
darlık, fakirlik ve sıkıntıdan münezzeh olan Allah'ın
kulu. - Vasi kelimesi, Allah'ın isimlerindendir. (bkz. el-Vasi).
ABDÜLVEDUD: (Ar.) Er. - Vedud'un kulu.- Allah'ın isimlerinden. Vedud; iyi
amel sahibi kullarını seven, onlara rahmet ve
rızasını yönelten, sevilmeye ve sayılmaya, dostluğu
kazanılmaya yegane layık olan yüce Allah anlamındadır.
ABDÜLVEHHAB: (Ar.) Er. - Çok çeşitli nimetleri daima bağışlayan
Allah'ın kulu. Vehhab, Allah'ın isimle-rindendir. - "Abd"
takısı almadan kullanılmaz.
ABDÜLVEKİL: (Ar.) Er. - Kendisine tevekkül edilen, kudretiyle kullarının
işlerini halleden, onlara yardımcı olan yüce Allah'ın kulu.
- Vekil. Allah'ın isimlerindendir. (bkz. el-Vekil).
ABDÜLVELİ: (Ar.) Er. - Kendisine iman edenlerin dostu ve yardımcısı.
Yarattıklarına mütevelli ve nazar edici olan Allah'ın kulu. -
el-Veliyy kelimesi Allah'ın isimlerindendir. (bkz. el-Veli).
ABDÜNNAFİ: (Ar.) Er. - Yararlı şeyleri ve sebeplerini kudretiyle yaratan
Allah'ın kulu. - Nafı kelimesi, Allah'ın isimlerindendir. (bkz.
en-Nafı).
ABDÜNNASIR: (Ar.) Er. - Yardım eden, Yardımcıların en
hayırlısı, mü'minlere nusrct ve zafer veren Allah'ın kulu.
- Nasır, Allah'ın sıfatla-rındandır.
ABDÜNNASIR: (Ar.) Er. - Yardımcı, yardım eden Allah'ın kulu.
ABDÜNNUR: (Ar.) Er. - Nur sahibi, aydınlık, parlaklık sahibi olan Allah'ın
kulu. - Nur, Allah'ın isimlerindendir.
ABDÜRRAFİ: (Ar.) Er. - Rafı'nin kulu. (bkz. er-Rafi). Allah'ın isimlerinden
ABDÜRRAHİM: (Ar.) Er. - Merhametli, esirgeyen, koruyan, acıyan, ahirette mümin
kullarına merhamet eden Allah'ın kulu.- er-Rahim, Allah'ın
isimlerindendir.
ABDÜRRAUF:
(Ar.) Er. -
Çok lütuf, şevkat ve rahmet eden. Onları belli nimetlerle dengeli
yaşatan, seviyelendiren Allah'ın kulu. (bkz. Rauf).
ABDÜRREŞİD: (Ar.) Er. - Allah'ın isimlerinden. Reşid'in
kulu.- (bkz. er-Reşid).
ABDÜRREZZAK: (Ar.) Er. - Bütün mahlukların rızkını veren
Allah'ın kulu. - Rezzak, Allah'ın isimlerindendir. "Abd"
takısı almadan kullanılmaz.
ABDÜSSAMED: (Ar.) Er. - Kimseye hiçbir şeye muhtaç olmayan, Allah'ın kulu.
- Samed, Allah'ın isimlerindendir. "Abd" takısı
almadan kullanılmaz. Türk dil kuralı açısından
"d/t" olarak kullanılır.
ABDÜSSELAM: (Ar.) Er. - Barış, rahatlık, selamete çıkaran, selam
eden, zevalsiz ebedi olan Allah'ın kulu. - es-Selam kelimesi,
Allah'ın isimlerindendir. "Abd" takısı almadan
kullanılamaz.
ABDÜSSEMİ: (Ar.) Er. - Her şeyden arınmış olarak bütün sesleri,
sözleri ve kelimeleri işitip ayırdeden yüce Allah'ın kulu.
(bkz. es-Semi').
ABDÜSSETTAR: (Ar.) Er. - Günahları örten, gizleyen Allah'ın kulu.
ABDÜŞŞAHİD: (Ar.) Er. - Şahid'in kulu. Görünen ve görünmeyen
eşyanın hepsini görücü ve tasarruf edici olan ve her şeyi
müşahade altında bulunduran Allah'ın kulu. - Şahid, Allah'ın
isimlerindendir. (bkz. eş-Şahid).
ABDÜŞŞEKÜR: (Ar.) Er. - Emrine uyan, yasaklarından sakınan
kullarını seven ve çok ikramda bulunan Allah'ın kulu. -
Şekür, Allah'ın isimlerindendir. "Abd" takısı
almadan kullanılmaz.
ABDÜZZAHİR: (Ar.) Er. - Varlık ve birliği sonsuz sayıda eserler ve delillerle
belli olan Allah'ın kulu. - ez-Zahir, Allah'ın isimlerindendir.
(bkz. ez-Zahir).
ABER: (Ar.)
Er. - Hz. Nuh'un erkek torunu.
ABENDAM: (Fars.) Ka. - Güzel vücutlu, güzellik.
ABGUN: (Fars.)
Er. - 1. Mavi renk. Gök. 2. Parlak. 3. Nişasta.
ABHER: (Ar.)
Er. 1. Nergis çiçeği. 2. Yasemin. 3. Zerrin kadehi çiçeği. 4. Dolu
kab.
ABILAY HAN: (Tür.) Er. - Orta cüz Kazak Hanı. Ülkesini Çinlilere, Hive
hanlıklarına karşı ustaca savundu (1711-1781).
ABIŞKA NOYAN: (Tür.) Er. - İlhanlı komutan. (XIII-XIV. yy.) bkz. Abuşga.
ABHİZ: (Fars.) Er. 1. Büyük dalga. 2. Kaynak. 3. Su yolu.
ABİD: (Ar.) Er. Allah'a ibadet eden, çok ibadet eden, zahid. Kullar, köleler.
ABİDE: (Ar.) Er. - Anıt. Önemli ve değerli yapıt.
ABİDİN: (Ar.) Er. - İbadet edenler-Zeyne'l-Abidin'den kısaltma isim ad. Zeynelabidin:
Hz. Ali'nin torunlarından biri, ibadet edenlerin ziyneti.
ABŞAR: (Ar.) Ka.- Şelale.
ABUŞKA: (Tür.) Er. - Koca, zevc, yaşlı erkek.
ABUZER:
(f.a.i.) Er.
- Altın suyu. Altın suyu gibi parlak ve görkemli. Yahut Ebu Zer
(el-Gıfarî) isminin fonetik değişikliğe
uğramış şekli.
ABUZETTİN: (Ar.) Er. - Din yolunda çabuk, hızlı giden
ACA:
(Tür.) Er. 1. Amca, ağabey. 2. Güçlü kuvvetli,
başladığı işi bitiren. 3. Büyük
ACABAY:
(Tür.) Er. - (bkz. Aca).
ACAHAN:
(Tür.) Er. - (bkz. Aca).
ACAR:
(Tür.). 1. Becerikli. 2. Atılgan, ele avuca sığmaz. 3. Halk. 4.
Yeni, taze- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır (örfte). Acar,
Sırrı: 1967 Dünya Güreş şampiyonu Türk.
ACARALP:
(Tür.) Er. - Yiğit, becerikli, cesur kişi.
ACARBAY:
(Tür.) Er. - Doğan Acarbay, olimpiyatlarda
yarışmış Türk atlet, 1948.
ACARER:
(Tür.) Er. - (bkz. Acaralp).
ACARKAN: (Tür.) Er. - (Acaralp).
ACARMAN:
(Tür.) Er. - Çevik, becerikli, girişken.
ACARÖZ:
(Tür.) Er. - Özünde yiğitlik bulunan.
ACARSOY:
(Tür.) Er. - Yiğit, soylu.
ACEM:
(Ar.) Er. 1. Arap olmayan milletlerin hepsi 2. Açık ve doğru Arapça
konuşamayan kimse 3. Özellikle İranlı, İran halkından
biri. Acem Bekir Efendi: Türk Reisü'l-Küttab, 1723.
ACER:
(Ar.) Ka. - Hz. İsmail (a.s.)'in annesi (bkz. Hacer).
ACLAN:
(Ar.) Er. - Hızlı, çabuk, telaşlı. Osman Bey ile
çağdaş olan 14. yy. ortalarında yaşamış Karasi
Beyi.
ACUN:
(Ar.) Er. - Dünya, varlık.
ACUNAL:
(Tür.) Er. - Dünyayı kapsayan, dünyayı fetheden.
ACUNALP:
(Tür.) Er. - (bkz. Acunal).
ACUNMAN:
(Tür.) Er. - Dünyaca tanınmış, ünlü.
AÇANGÜL:
(Tür.) Ka. - (bkz. Gül).
AÇE:
(Tür.) Ka. - Sumatra adasının en kuzey kısmı. Önceleri
burada Açe İslam devleti hüküm sürerdi. Şimdi ise Hollanda
sömürgesidir.
AÇELYA:
(Yun.i.) Ka. - Kokusuz, fundagillerden çeşitli renklerde çiçekler açan
bir bitki.
AÇIL:
(Tür.) Ka. - Açılmak eyleminden emir; serpil
AÇILAY:
(Tür.) Ka. - Ayın dolunay halinde olmaya başlaması
AD: (Ar.)
Er. - Çok eskiden Yemen taraflarında bulunan ve Hud peygamber
tarafından imana getirilemediği için Allah tarafından yok
edildiğine inanılan bir kavmin adı. Kur'an-ı Ke-rim'de bu
kavim aynı isimle anılmış ve başlarından geçen
hadiseler genişçe ele alınmıştır.
ADAHAN:
(Tür.) Er. - Adanın hakimi, yöneticisi.
ADAL:
(Tür.) Er. - "Adın yayılsın, ün kazan" manasında.
ADALEDDİN : (Ar.) Er. - Dinin adaleti- Türk dil kuralı açısından
"d/t" olarak kullanılır.
ADALET: (Ar.) Ka./Er. - 1. Hakka
riayctkarlık, hak tanırlık, haklılık,
doğruluk.
2. Haksızlıktan uzaklaşma.
3. Düzenli ve dengeli davranma. 4.
Hakkaniyet.
ADANIR: (Tür.)
Ka./Er. - Şanlı, şöhretli
ADEM:
(İb.h.i.) Er. 1. Allah'ın yarattığı ilk insan, insan
soyunun atası ve ilk peygamberi. 2. Adam. 3. İyi, temiz kimse. Âdem
(a.s.) ilk insan ve ilk isimlendirilen varlık. Kur'an'da Hz. Adem'in
25 yerde ismi geçer.
ADETULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın kanunu, ilahi sünnet.
ADEVİYE: (Ar.) Ka. 1. İyilik, yardımseverlik. 2. Ünlü hanım
mutasav-vıfe.
ADIGÜZEL: (Tür.). Ka./Er. - Güzel isim. Verilen ismin güzel olması.
ADİL: (Ar.) Er. 1. Doğruluk gösteren. Doğru. 2. Eşit, eş,
müsavi. 3. Adaletli davranan. Kur'anî bir isimdir. Allah'ın emirlerini
hakkıyla uygulayan anlamına gelir. Raşid halifelerin 2. cisi
Ömer b. el-Hattab'ın meşhur lakabı.
ADİLE: (Ar.) Ka. 1. Doğruluk gösteren. 2. Doğru- Her işinde
adalet, doğruluk bulunan hükümet. 3. Adile Sultan; Osmanlı
döneminde Bağdat'ta valilik yapan Süleyman Paşa'nın hanımı.
Adına bir cami bir de kervansaray yapılmıştır.
ADİLHAN: (a.t.i.) Er. - Adil yönetici.
ADİL GİRAY: (a.t.i.) Er. - Kırım ve-liahtı. (1548-
Kazvin 1579) Devlet Giray'ın oğlu. Osmanlı-İran
savaşında Osmanlılara yardımcı oldu. İkinci
Şa-
mah
savaşını kazanan İranlılarca tutsak edildi ve
Kazvin'de öldü.
ADİN: (Ar.) Er. - Cennet (Adn).
ADİY: (Ar.) Er. - Savaşçı, savaştan geri durmayan, mücahid. Adiy
b. Hatim et-Tai: 630 yılında müslüman oldu. Babası gibi
cömertti. Kabilesinde İslam'dan dönme eğilimleri görünce engel oldu.
Cemel vakasında Hz. Alinin yanında yer aldı.
ADNAN:
(Ar.) Er. - Cennette ölümsüzlüğe kavuşan kimse.
ADNİ: (Ar.) Er. 1. Adın'a mensup, (bkz. Adnan). 2. Cennete girmeye hak
kazanan. Adni Recep Dede. Türk mutasavvıf, şair. (Belgrat 1688).
ADNİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Adni).
AFAFET:
(Ar.) Ka. 1. Afıflik, temizlik, temiz olan. 2. Fenalıktan, günah
işlemekten kaçınma. 3. Namuslu olmak.
AFET:
(Ar.) Ka. 1. Büyük felaket, bela, musibet. 2. Çok güzel kadın, dilber
AFFAN: (Ar.)
Er. - Kötü şeylerden kaçınan, kötülüklerden uzaklaşan, temiz.
Ashab'dan bu ismi kullananlar olmuştur.
AFGAN:
(Ar.) Er. - Heyecanlı, çabuk öfkelenen. Orta Asya'da yaşayan müslüman
bir kavim. Cemalettin Af-gani: Müslüman alimlerden.
AFİF: (Ar.) Ka. 1. İffetli, namuslu, ırz ve namus sahibi kadın.
2. Doğru, haramdan sakınan, yolsuzluğa sapmaz kişi.
AFİFE: (Ar.) Ka.. - (bkz. Afif). IV.
Mehmed'in hanımı.
AFİL: (Ar.) Er. 1. Uful eden, gurub eden, batan
(güneş, yıldız). 2. Görünmez olan, kaybolan
AFİTAB: (Fars.) Ka.l. Güneş, gün
ışığı. 2. Çok güzel, dilber, parlak yüz.
AFRA: (Ar.) Ka. 1. Ayın onüçüncü gecesi. 2.
Beyaz toprak. Afra binti Ubeyde: Sahabe hanımlardan.
AFŞAR: (Tür.) Er. 1. Oğuz Türklerinin
24 boyundan biri. Türkiye, Iran, Azerbaycan ve Afganistan'da
dağınık olarak yaşamaktadırlar. 2. Çabuk iş
gören, çevik, atılgan
AFŞİN: (Tür.) Er. -
Zırh, silah. Afşin bey: Selçuklu komutanı. ( XI. yy.).
Gümüştigin'le birlikte Anadolu savaşlarına çıktı.
Malatya'da Bizans ordularını yendi. Marmara
kıyılarına kadar ilerledi (1079).
AFTABE: (Fars.) Ka. - 1. Su kabı. 2. Güneş
biçiminde yapılan mücevher.
AFUV: (Ar.) Er. - Daima affeden, merhametli.
Esmaü'l-Hüsna'dandır. "Abd" takısı alarak kullanılır.
AGAH: (Fars.) Er. - Bilgili, haberli,
uyanık, afif. Vakıf olmuş, malumatlı. Agah Efendi: (1744-1824).
Türk devlet adamı.
AĞAN: (Tür.) Ka.- Akanyıldız, ağma
AGER: (Tür.) Er. - Temiz, doğru kimse
AGRA: (Ar.) Er. - Çok sevimli, çok
yakışıklı.
AĞA: (Tür.) Er. 1. Yaşlanma manasına
gelen "ağmak"tan. Büyük, efendi. Büyük kardeş, ağabey.
2. Amir, baş, reis. Eski devlet teşkilatımızda bazı
idarecilere verilen unvan. 3. Osmanlı
devletinde
okuma-yazma bilenlere verilen şeref unvanı. 4. Halkın saygısını
kazananlara verilen unvan. 5. Er-kek, eş, koca. 6. Eski büyük konaklarda
çalışan hizmetlilerin başı. Eski Türklerde soylu aileye
mensup kadınlar da bu unvanı kullanmışlardır.
AĞAHAN: (Tür.) Er. - Nizari İsmaili
imamlara verilen unvan. Doğu Türk-çesinde ağabey anlamında da
kullanılmıştır. Türk kökenli Kaçarların onur
unvanıydı. Ağa Han: Nizari İsmailîlerin dini önderi.
AĞAR: (Tür.) Er. - 1. Beyaz renkli. 2. Açık
tavırlı, samimi. 3. Asil, onurlu, şerefli.
AĞANER: (Tür.) Er. - Saf, temiz, duru insan.
AĞCA: (Tür.) Ka. - Beyaz tenli kadın.
AĞGÜL: (Tür.) Ka. - Beyaz gül, ak gül.
AHAD: (Ar.) Er. 1. Bir, kişi, kimse. 2.
Birler, birden dokuza kadar olan sayılar. 3. Ünlü Türk denizcilerinden Ahad
bey (Umur bey donanmasından).
AHAVİ: (Ar.) Er. - 1. Kardeşçe, dostça.
Kardeş gibi.
AHBARÎ: (Ar.) Er. - Haber veren, rivayet eden.
AHDİ: (Ar.) Er. - Ahd, and icabı veya ahd ve
ahda müteallik. Ahdî, Türk tezkire yazan ve Divan şairi
(Bağdat 1593).
AHENK: (Fars.) Ka. 1. Uygun, uyum düzen, armoni. 2.
Renkler arasında uygunluk. Sesler arasında uygunluk, düzen, makam. 3.
Çalgılı eğlence-Saz takımınca icra edilen beste. 4.
Kasıt, niyet.
AHFA: (Ar.)-
Kalb, ruh, sır, hafi, ah-fa şeklinde sıralanan "Ietafet-i
hamse" sonuncusuna verilen ad.- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
AHFAZ:
(Ar.)
Er. - 1. Belleği çok kuvvetli. 2. Kur'an'ı en iyi hıfzetmiş
kişi. 3. Alçak gönüllü.
AHFEŞ: (Ar.) Er. 1. Küçük gözlü, zayıf bakışlı. 2. Yalnız
gece gören kimse. Ahfeş lakabında üç büyük Arap alimi vardır. Abdülhamid,
Said b. Mes'ade, Ali b. Süleyman.
AHİ: (Ar.) Er. 1. Ahi ocağına mensup olan kimse. 2. Cömert,
eliaçık. Ahi Benli Hasan. Türk şairi. Yavuz döneminde
yaşamış ve Şirinu Perviz mesnevisini
yazmıştır.
AHİD: (Ar.) Er. 1. Bir şeyin yerine getirilmesini emretmek. 2. Söz vermek. Emir,
talimat, taahhüt, anlaşma, yükümlülük.
AHKAF: (Ar.)
Er. 1. Kum fırtınası 2. Kur'an-ı Kerim'in 6. suresi.
Araplar bu ismi, Arabistan'ın güneyinde, kimsenin bilmediği ve
giremediği çöle vermişlerdir.
AHLA: (Ar.)
Ka. - Çok tatı. Pek şirin.
AHLAS: (Ar.)
Er. - 1. Saf, halis, ka-rışımsız. 2. İyi yürekli,
temiz kimse. 3. Kur'anî ıstılahta, Allah'a halis olarak yönelip
ihlaslılıkta ileri bir dereceye varmış kul.
AHMED: (Ar.)
Er. - Çok, en çok övülmüş, methedilmiş. Kur'an-ı Kerim'de Saf
suresinin 2. ayetinde: Hz.İsa, İsrailoğullarına:
"...adı Ahmed olan peygamberi de müjdeleyici olarak geldim"
şeklinde geçen isimlendirme ile Peygamberimizin isimlerinden birisi
olarak anıldı ve kullanılmaya başlandı.- Türk dil
kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır. Ahmed-i
Muhtar, Hz. Muhammed (s.a.s).
AHMER: (Ar.)
Er. - Kırmızı, kızıl.
AHNEF: (Ar.)
Er. 1. Ayaklan çarpık ve eğri büğrü olan. Daha çok lakap olarak
kullanılır. Ahmet b. Kays, as-habdan.
AHNES: (Ar.)
Er. - Basık ve sivri burunlu. Daha çok lakap olarak kullanılır.
AHRA: (Ar.)
Ka. - Daha layık, münasip, uygun
AHSA: (Ar.)
- Arabistan'ın Kuveyt-Katar kısmına verilen isim- Erkek ve
kadın adı olarak kullanılır
AHSEN: (Ar.)
- Daha güzel, çok güzel, en güzel. Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır. Ahsen-i takvim: En güzel şekil.
Kur'an-ı Kerim'in Tin suresinin 3. ayetinde insanın ahsen-i takvim
üzere yaratıldığı beyan buyurulmaktadır. Ahsen
kelimesi, Kur'an'da 16 yerde zikredilmiştir.
AHTER:
(Fars.)
Ka. - Yıldız.
AHU:
(Fars.) Ka. 1. Ceylan, karaca, gazal. 2. Güzel, ince alımlı
kadın. 3. Gözleri ceylan gözüne benzeyen kadın. 4. Kardeş, dost
AHVER: (Ar.)
Er. -1. Müşteri yüzlü, güzel gözlü adam. 2. Zeki, akıllı.
AHVES:
(Ar.) Er. -
Cesur, kahraman, yiğit.
AİŞE: (Ar.) Ka. - 1. Yaşayan, zenginlik ve bolluk gören.
Yaşayış. Aişe binti Ebu Bekir. Peygamberimiz
(s.a.s)'in hanımlarından. Muhterem annelerimizden biri olan Aişe
(r.a.) İslami bilgisi ve fakihliği ile de meşhurdur (bkz.
Ayşe).
AJDA: (Tür.)
Ka. 1. Filiz sürgün. 2. Çentik çentik olan şey
AKABE: (Ar.)
Er. 1. Sarp geçit, çıkılması zor yokuş. 2. Tehlike.
Atlatılması zor güçlük, muhtıra.
AKAD: (Tür.)
Er. - Doğruluğuyla, dürüstlüğüyle tanınmış kimse.
AKALP: (Tür.)
Er. - Doğruluğu ve dürüstlüğüyle tanınan kimse.
AKALIN:
(Tür.)
Er. - Alnı açık, suçu olmayan, onurlu. Akalın (Besim
Ö-mer Paşa). Türk hekim.
AKANAY: (Tür.)
Ka. - Yıldız kümesi.
AKANSEL: (Tür.) Er. 1. Akarsu. 2. Uzun mesafeler geçerek denize dökülen akarsu.
AKAR: (Tür.)
Er. 1. Akıp geçen. 2. Gelir getiren.
AKASMA: (Tür.)
Ka. - Beyaz, mavi, morumsu, pembe çiçek veren yabani, tırmanıcı
bir bitki.
AKASOY: (Tür.)
Er. - Sevilen, sayılan soydan gelen
AKASYA: (Yun.i.)
Ka. - Küçük sıra yapraklı, gölgeli küçük cinsleri süs için
yetiştirilen baklagillerden bir ağaç. Salkım ağacı da
denir.
AKAY: (Tür.)-
Beyaz ay, ayın tam bir daire olarak dolgun, parlak göründüğü evre.
Ak ve ay kelimelerinden
birleşik
isim. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
AKBATU: (Tür.)
Er. - Yiğit erkek.
AKBATUN: (Tür.) Er. - (bkz. Akbatu).
AKBEHMEN: (Tür.) Er. Peygamber çiçeğinin eşanlamlısı.
AKBİLGE: (Tür.) - Alim, bilgili, dürüst kimse.- Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
AKBOĞA:
(Tür.) Er. - Boğa gibi güçlü ve temiz şahsiyetli. Akboğa
Celayir: Moğol emir ve komutanı.
AKBORA: (Tür.)
Er. - (bkz. Bora)
AKBUDUN: (Tür.) Er. - Temiz, tanınmış soydan gelen
AKBURAK: (Tür.) Er. - (bkz. Burak)
AKÇAN: (Tür.)
Ka. - Temiz, dürüst kimse
AKCEBE: (Tür.)
Er. - Beyaz zırh sahibi yiğit.
AKÇA: (Tür.)
Ka. 1. Oldukça ak, beyazca. 2. Eskiden kullanılan küçük gümüş para,
nakit. 3. Temiz, saf, iyi niyetli kişi.
AKÇAKİRAZ: (Tür.) Ka. - Bir kiraz çeşidi.
AKÇAKOCA: (Tür.) Er. - Temiz ve namuslu erkek. - Osman Gazi ve Orhan Gazi'nin silah
arkadaşı.
AKÇALI: (Tür.)
Er. - Varlıklı, zengin.
AKÇAM: (Tür.)
Er. - Kuzey Amerika'da yetişen bir çam türü.
AKÇAR:
(Tür.) Er. -
iyi ruhlar.
AKÇIL:
(Tür.) -
Beyazımsı, solgun Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
AKÇİÇEK:
(Tür.) Ka. - Beyaz çiçek- Daha çok
örfte kullanılır.
AKÇORA:
(Tür.) Er. - İyi ruhlar.
AKDA:
(Ar.) Ka. - Himaye altında olan cariye,
kadın, köle.
AKDEMİR:
(Tür.) Er. - Demir gibi güçlü ve temiz
yürekli. Yiğit.
AKDES:
(Ar.) Er. - En kutsal.
AKDİL:
(Tür.) Er. - İyi, doğru,
güzel konuşan kişi.
AKDOĞAN:
(Tür.) Er. - (bkz. Doğan).
AKDORU:
(Tür.) Er. - Doruğu bulutlu dağ.
AKEL:
(Tür.) Er. 1. Doğru, dürüst işler
yapan kimse. Dürüst, güvenilir erkek.
AKERGİN: (Tür.) Er. - (bkz. Akerman).
AKERMAN:
(Tür.) Er. - Dürüst, soylu, temiz kişi.
AKGİRAY:
(Tür.) Er. - (bkz. Akergin)
AKGÜL:
(Tür.) Ka. - Beyaz gül.
AKGÜN: (Tür.) Er. - Mutlu, sevinçli
gün.
AKHAN: (Tür.) Er. - Dürüst hakan.
AKALP:
(Tür.) Er. - Cömert, eli açık
yiğit.
AKIMAN: (Tür.) Er. - Cömert, eli açık kimse.
AKIN: (Tür.) Er. - Her engeli aşan,
güçlüklerden yılmayan, hızlı hareket kabiliyetine sahip.
AKINALP:
(Tür.) Er. - Akın yapan
yiğit. Yiğit.
AKINCI:
(Tür.) Er. -Osmanlılarda ileri karakol.
Ani vurkaçlarla düşmanlarının moralini bozan uç
süvarileri. Hafif süvari.
AKINER:
(Tür.) Er. - (bkz. Akınalp)
AKINTAN:
(Tür.) Er. - Tan yeri ağarırken
yapılan akın
AKİF:
(Ar.) Er. 1. Bir şeyde sebat
eden. 2. İbadet eden, ibadet maksadıyla mübarek bir yere çekilen.
İ'tikafa giren. 3. Direnen. M. Akif Er soy: Ünlü şair ve
yazarımız. Safahat'ın yazan. İstiklal
marşını telif etmiştir.
AKİFE:
(Ar.) Ka. 1. Bir şey üzerinde
azimle duran, sebatlı, kararlı. 2. İbadet eden hanım.
AKİL:
(Ar.) Er.- Akıllı, akıl
sahibi. Uslu, kavrayışlı. Ali b. Ebi Talib'in kardeşi.
Akil
b. Ebi Talib.
AKİLE:
(Ar.) Ka.- (bkz. Akil)
AKİPEK:
(Tür.) Ka. - İpek gibi kadın.
AKİS: (Ar.) Ka. 1. Yankı. 2.
Işığın veya bir şeklin bir satha çarpıp orada
görünmesi, yansı. 3. Zıt, ters, muhalif.
AKKOR:
(Tür.) Ka. - Işık saçacak
aklığa varıncaya kadar ısıtılmış olan.
AKKIZ:
(Ar.) Ka.- Beyaz kadın.
AKMAN:
(Tür.) Er. 1. Temiz, beyaz, güzel insan. 2.
Yaşlı kimse.
AKMANER:
(Tür.) Er.- (bkz. Akman).
AKMAR:
(Ar.) Ka. - Aylar, yıldızlar.
AKMER:
(Ar.) Ka. - Ay gibi beyaz (yüz)
AKNUR:
(t.a.i.) Ka. - Beyaz nur.
AKÖZ:
(Tür.) Er. - Özü sözü doğru kişi,
temiz kişilikli.
AKPINAR:
(Tür.)- (bkz. Pınar).
AKSAN: (Tür.) Er.- İyi ve temiz tanınmış
kimse.
AKSEN: (Tür.) Ka.- Sen aksın, temizsin,
doğru ve namuslusun.
AKSEVİL:
(Tür.) Ka. - (bkz. Sevil).
AKSIN: (Tür.) Er.- Temiz, doğru, dürüstsün.
AKSOY:
(Tür.) Er. - Temiz soylu.
AKSUN:
(Tür.) Er. - (bkz. Aksu).
AKSUNA: (Tür.) Ka. -Ak renkli yaban ördeği.
AKSUNER:
(Tür.) Er.- (bkz. Aksungur).
AKSUNGUR:
(Tür.) Er.-Doğan cinsinden bir nevi av
kuşu. - Aksungur b. Abdullah. Melikşah zamanında Halep'in
hakimliğini, yöneticiliğini yapan Türk Emiri.
AKSU
: (Tür.) Ka. 1. Temiz, pırıl
pırıl su gibi. 2. Nehir
AKSÜYEK:
(Tür.) Er. - Eski Türklerde soylu
anlamında kullanılırdı.
AKŞEMSEDDİN:
(t.a.i.) Er.- Dinin
güneşi.- Türk din bilgini ve hekim. (Şam 1389-Göynük 1459). Fatih'in
hocasıdır. İstanbul'un fethinde bulundu. Ünlü sahabi komutan
Eba Eyyub el-Ensari'nin mezarını bulduğu söylenir. Türk dil
kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
AKŞIN:
(Tür.) 1. Az ak, akımsı.2.
Derisinde, kıllarında ve gözlerinde doğuştan boya maddesi
bulunmadığı için her yanı beyaz olan (insan, hay-
van). Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
AKŞİT:
(Tür.) Er. - Kutlu
uğurlu. 2. Ak. 3. Güneş, nur, aydınlık. Akşit
Muhammed b. Tugac: İhşidiler devletinin kurucusu.
AKTAY:
(Tür.) Er. - Beyaz tay. Türkler'de çok
kullanılan bir isimdi.
AKTAÇ:
(Tür.) Er. - Beyaz taç.
AKTAN:
(Tür.) - Aydınlık, mehtaplı
gece.
AKTAR:
(Tür.) Er. - Parlak, aydınlık
sabah.
AKTAŞ:
(Tür.) Er. - Mermer.
AKTEKİN:
(Tür.) Er. - Parlak, görkemli, temiz
huylu yiğit.
AKTEMÜR:
(Tür.) Er. - Akdemir.
ARTİMUR:
(Tür.) Er. - (bkz. Aktemur).
AKTOLGA:
(Tür.) Er. - (bkz. Tolga).
AKTUĞ:
(Tür.) Er. - (bkz. Aytuğ).
AKYIL:
(Tür.) Er. -Temiz, güzel sene. - Erkek ve
kadın adı olarak da kullanılır.
AKYILDIZ:
(Tür.) - Akşama doğru doğan
parlak yıldız. Çoban yıldızı, sabah
yıldızı.
AKYİĞİT:
(Tür.) Er.- Dürüstlüğü
ve temizliğiyle tanınmış yiğit.
AKYOL:
(Tür.) Er. - Dürüst, doğru ve iyi yol.
ALAADDİN:
(Ar.) Er. -Dini yüceltmek için din
uğruna çalışan kimse. Alaaddin Keykubad (1192-1237)
Anadolu Selçuklu Sultanı. - Türk dil kuralları açısından
"d/t" olarak kullanılır.
ALACAN: (Tür.)
Er. - (bkz. Akan).
ALAGÜN: (Tür.)
Ka. - Yazın güneş buluta girdiği zamanki gölgeli hava.
ALAMET: (Ar.)
Ka. 1. İşaret, iz, nişan. 2. Remiz, sembol. 3. Belirti, emare.
4. Çok iri, şaşılacak büyüklükte (mec.).
ALANALP: (Tür.) Er. - Ülke alan, fetheden, fatih.
ALANAY: (Tür.)
Er. - (bkz. Alanalp).
ALANER: (Tür.)
Er. - (bkz. Alanalp).
ALANGOYA: (Moğ.) Ka. 1. Altın geyik. 2. Ünlü Moğol
destanının kutsal sayılan kadın kahramanı.
ALANGU:
(Tür.)
Er. -Altın geyik.
ALANUR: (Ar.)
Ka. - (bkz. Nur).
ALAPINAR: (Tür.) Ka. - (bkz. Pınar).
ALATAN: (Tür.)
Er. - Güneş doğmadan önce ufukta beliren karışık renkler.
ALATAY:
(Tür.) Er. - Derisinde benekler olan tay.
ALCAN: (Tür.)
Ka. - Can alıcı güzel. Can alan, cesur, yürekli.
ALEMDAR: (a.f.i.) Er. 1.Bayrak veya sancak tutan, taşıyan, bayraktar,
sancaktar. 2. İşe önderlik eden. Alemdar Mustafa Paşa: Osmanlı
veziri.
ALEV: (Tür.)
Ka. 1. Ateşten ve yanıcı cisimlerden çıkan parlak,
çeşitli şekillere giren gazlardan meydana gelen şeffaf dil,
yalım. 2. Aşk ateşi, sevda. 3. Alımlı, cazibeli
kadın.
ALEVİ: (Ar.) Er. - Hz. Ali soyundan, Hz. Ali'ye hususi ilgi gösteren, ona taraftar
olan. Şii mezhebinin kollarından biri.
ALGAN: (Tür.)
Er. - Alan, fetheden, fatih.
ALGIN: (Tür.)
Er. 1. Güçlü, iyi, güzel, sıcakkanlı, sevimli. 2. Sevdalı,
aşık, vurgun. 3. Hızlı akan su. 4. Renksiz,
cılız, zayıf.
ALGUHAN: (Tür.) Er. - Çağatay hanlığı hükümdarı. (1266).
Orta Asyayı ele geçirip Harezmden Afganistan'a kadar
sınırlarını genişletti. Cengiz'in yasalarını
şiddetle uyguladı.
ALGUN: (Fars.)
Ka. 1. Aklı alınmış. 2. Al renginde, koyu ve parlak pembe.
3. Tümsek, tepe.
ALGUNE: (Fars.)
Ka. 1. Serap. 2. Allık.
ALGÜL: (Tür.)
Ka. - Kırmızı gül.
ALİ: (Ar.) Er. 1. Yüce, ulu, yüksek. 2. Hz. Ali: Ebu Talib'in oğlu. Peygamberimizin
amcazadesi ve kızı Fatma (r.anha)'nın kocası. Dördüncü halife.
ALİCAN: (a.f.i) Er. - Ali ve can isimlerinin bir araya gelmesinden meydana
gelmiştir. - (bkz. Ali ve Can).
ALİCENGİZ: (a.t.i.) Er. - Akla gelmez, şeytanca, beklenmedik
ve umulmadık tarzda anlamlan ile "Alicengiz oyunu" deyiminde
geçer.
ALİGÜHER: (a.f.i.) Er. - Yaratılışı ve mayası yüce ve
değerli olan.
ALİ
HAN:
(a.t.i.)
Er. - Yüce han.
ALİKADR:
(Ar.) Er. 1.
Yüksek kıymette olan, çok kıymetli, çok takdir edilen, çok
saygıdeğer. 2. Meşhur bir çeşit lale.
ALİM:
(Ar.) Er. 1. Çok okumuş,
bilgin.,2. Çok bilen. 3. Sonsuz. İlim sahibi. Allah'ın
sıfatlarındandır. Kur'an'da Cenab-ı Hakk'ın ismi
olarak 13 yerde geçer. "Abd" takısı alarak da
kullanılır.
ALİME:
(Ar.) Ka. - (bkz. Alim).
ALINAK:
(Tür.) Er. - Doğru, güvenilir.
ALİŞAH
: (a.f.i.) Er. -
Hükümdarların en yücesi. Alişah Taceddin. (?-1324).
İlhanlı veziri.
ALIŞAN:
(a.f.i.) Er. - Şan ve şerefi
yüce ve yüksek olan çok değerli.
ALİYAR
: (a.f.i.) Er. 1. Yar, dost, sevgili.
2. Alinin dostu, sevgili adı. 3. Yüce dost. - Birleşik isim
ALİYE:
(Ar.) Er. - Yüce, yüksek, bir
şeyin en yukarısı, tepesi. - (bkz. Ali).
ALKAN:
(Tür.) Er. - Kırmızı kan. Alkan
bey: Türk denizci. Selçukluların egemenliğindeki İznik'te
Ebu'l-Kasım'ın donanma komutanı.
ALKIM:
(Tür.) Er. - Gökkuşağı. Alkım
(Uluğ Bahadır) Türk Arkeolog.
ALKIN:
(Tür.) Er. 1. Sevdalı, aşık,
vurgun. 2. El çırpma, övme.
ALKUR:
(Tür.) Er. - Hep, bütün, herkes.
ALLAHVERDİ:
(a.t.i.) Er. -
İran'da yaşayan bir Türkmen kabilesinin adı.
ALP:
(Tür.) Er. 1. Eski Türklerde kahraman,
yiğit, cesur, bahadır, pehlivan. 2. Seyfi kola mensup,
savaşçı, fütüvvct ehli. Alperen, Alpgazi. Bu
isim İslam'dan sonra da Türkler arasında kullanılmaya devam
etti.
ALPAGU:
(Tür.) Er. 1. Tek başına
düşmana saldıran yiğit. 2. Eski Türklerde bir rütbe adı.
3. Eski Türklerde bir kurt adı.
ALPAĞAN:
(Tür.) Er. - Cesur, yiğit,
kahraman.
ALPAK:
(Tür.) Er. - Dürüst, kahraman, yiğit.
ALPARTUR:
(Tür.) Er. - Kendine güveni olan yiğit.
ALPASLAN:
(Tür.) Er. - Arslan gibi cesur ve yiğit,
savaş beyi. Büyük Selçuklu hükümdarı. Selçukluların en büyük
zaferi sayılan Malazgirt zaferi onundur (l071).
ALPAY:
(Tür.) Er. - Cesur, yiğit kimse.
ALPAYDIN:
(Tür.) Er. - (bkz. Alpay).
ALPBİKE
: (Tür.) Er. - genç, delikanlı,
(bkz. Alp).
ALPÇETİN:
(Tür.) Er. - (bkz. Alpay).
ALPDE.MİR:
(Tür.) Er. - (bkz. Alpay).
ALPDOĞAN:
(Tür.) Er. - Doğuştan
yiğit olan.
ALPER:
(Tür.) Er. - (bkz. Alp).
ALPEREN:
(Tür.) Er. - Yiğit, bahadır.
ALPERTUNGA:
(Tür.) Er. - Efsanevi Türk
hükümdarı ve destan kahramanı. M.Ö. 626 yıllarında
yaşayıp İranlılarla uzun savaşlara giren Turan (Saka)
hükümdarı olduğu söylenir.
Türk,
İran, Arap, Hint, Eski Yunan ve Asur kaynaklarında kendisinden
değişik adlarla bahsedilir.
ALPGİRAY: (Tür.) Er. - Yiğit hükümdar. Kırım veliahtı. Bir ara
Kırım Hanı da oldu.
ALPHAN:
(Tür.) Er. - Yiğit hükümdar.
ALPKAN:
(Tür.) Er. - Yiğit soydan gelen.
ALPKIN: (Tür.)
Er. - Keskin kılıç.
ALPMAN:
(Tür.) Er. - Yiğit, cesur, kahraman.
ALPNUR:
(Tür.) Ka. - (bkz. Alp).
ALPSOY:
(Tür.) Er. - (bkz. Alpkan). Yiğit ve cesur soya mensub.
ALPTEKİN: (Tür.) Er. - Kahraman şehzade. Birleşik isim. Alp: Kahraman,
Tekin: Şehzade.
ALTAN:
(Tür.) Er. 1. Sabahın güneş doğarkenki zamanı. 2. Hakanlara
verilen unvan, sultan, padişah.
ALTAY: (Tür.)
Er. 1. Asya'da Batı Sibirya ile Moğolistan'ı ayıran
dağlık bölge. 2. Altay dağlan bölgesinde yaşayan Türklerin
genel adı.
ALTIN:
(Tür.) Ka. 1. Parlak, san renkte, paslanmayan, kolay işlenebilen, ziynet
eşyası olarak da kullanılan maden, zer, zeheb. 2. Örfte kadın
adı olarak kullanılır. Zerrin (bkz. Zerrin).
ALTINBAŞAK: (Tür.) Ka. - Değerli kimse.
ALTINBİKE: (Tür.) Ka. - (bkz. Altınbaşak).
ALTINIŞIN: (Tür.) Ka. - Işığın en güçlü anı.
ALTINİZ: (Tür.) Ka. - (bkz. Altınışık).
ALTINTAÇ: (Tür.) Ka. - Altından taç.
ALTUĞ: (Tür.) Er. - (bkz. Tuğ).
ALTUNAY:
(Tür.) Er. - Ay'ın san renkli hali
ALTUNÇ:
(Tür.) Er. 1. Bakır alaşımı. 2.Kırmızı
bakır. 3. Kırmızı, al gözlü.
ALTUNER:
(Tür.) Er. - Değerli kimse.
ALTUNHAN: (Tür.) Er. - Zengin hakan. Türklerin, Çin'de hüküm süren Türk-Moğol
hükümdarlarına verdikleri ad.
ALYA:
(Ar.) Er. 1. Yüksek yer, yükseklik. 2. Gök, sema.
AMANULLAH: (Ar.) Er. - Allah'ın bağışlaması. Allah'ın
koruması.
AMİD: (Ar.) Er. 1. Çok hasta. 2. Aşk hastası. 3. Başlıca
nokta. 4. Önder, şef, komutan. 5. Diyarbakır'ın eski adı.
Ortaçağ'da İslam Türk devletlerinde kullanılan bazı
unvanlar ve memuriyet isimleri.
AMİL: (Ar.) Er. 1. Fail, yapan, işleyen. 2. İslam devletlerinde
zekat, vergi tahsildarı veya valiler ve devlet memurlan.
AMİNE: (Ar.) Ka. - Gönlü emin, kalbinde korku olmayan. - Peygamber'in (s.a.s)
annesinin adı. (bkz. Emine).
AMİR:
(Ar.) Er. 1.
Mamur eden, şenlendiren. 2. İmar olunmuş. 3. Devlete ait. 4.
Kendisine bağlı görevliler bulunan. Amir b. Abdullah b. Mes'ud: Tabiindcndir.
İslam fıkıh bilgini.
AMİRE:
(Ar.) Ka. - (bkz. Amir).
AMMAR
(Ar.) Er. 1. Memur eden. 2.
Bayındırlaştıran. (bkz. Amir). - Ammar b. Yasir. Sahabeden.
İlk müslüman olanlardandır. Çok işkence gördü.
Habeşistan'a hicret etti. Annesi ilk İslam şehidcsi Sümeyye (r.
anha)'dir.
AMR:
(Ar.) Er. - Uzun yaşamak, uzun ömürlü
olmak. Amr b. Madikerib: 631'de Medine'ye gitti ve müslüman oldu. Çok
yaşlıyken bile iyi savaştı.
AMRE:
(Ar.) Ka. - (bkz. Amr).
AMUZ:
(Fars.) Er. - Bilen, öğrenmiş,
öğreten.
ANBER:
(Ar.) Ka. 1. Ada
balığının bağırsaklarında toplanan
yumuşak, yapışkan ve misk gibi kokan, kül renginde madde. 2.
Güzel koku. 3. Güzellerin saçı.
ANDAK:
(Tür.) Er. - Hemen, o anda. - Erkek ve
kız adı olarak kullanılır.
ANGIN:
(Tür.) Er. 1. Tanınmış, ünlü,
namlı. 2. Bayındır.
ANI:
(Tür.) - Yaşanmış olaylardan
belleğin sakladığı. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
ANIL:
(Tür.) Ka. 1. Anılmak eylemi. 2.
Meşhur, ünlü. 3. Hatırlanan.
ANİF: (Ar.) Er. 1. Sert, şiddetli. 2.
Haşin. 3. Geçmişte, pek yakında, burnun ucu denecek kadar
yakından geçen. 4. Biraz önce, belirtilen, bahsedilen.
ANİFE:
(Ar.) Ka. - (bkz. Anif).
ARAF:
(Ar.) Er. 1. Cennet ile cehennem
arasındaki yer. 2. Sert, tepe. 3. Adetler, usuller. Arafat: Mekke'nin
yakınında bulunup hacıların arefe günü durdukları
yerdir. Bu duruş haccın rükünlerindendir.
ARAL:
(Tür.) - Birbirine yakın adalar
topluluğu. Orta Asya'da bir göl.
ARAM:
(Fars.) Ka. 1. Dinlenme, sükun, karar. 2.
Rahat, huzur, istirahat. 3. Oturma, eğlenme, ikamet etme.
ARAMCAN:
(Fars.) Ka. -1. Gönül
rahatı.
2. Sevgili, sevilen güzel.
ARAMDİL:
(Fars.) Er. 1. gönül rahatı. 2.
Sevilen güzel. 3. Yer mekan.
ARCA:
(Ar.) Ka. -1. Temiz, namuslu. 2. Aksak,
topal.
ARDA:
(Tür.) Er. 1. Eskiden bazı çavuşların
elde tuttukları uzun değnek. 2. İşaret için dikilen
değnek. -3. Çıkrıkçı kalemi. 4. Sonra gelen.
ARDALI:
(Tür.) Er. - (bkz. Arsal).
ARDAN:
(Tür.) Er. - (bkz. Arsal).
AREF:
(Ar.) Er. 1. Pek maruf, çok bilinen. 2. Arif,
anlayışlı ve bilgili.
AREFE:
(Ar.) Ka. 1. Arife, dini bayramlardan bir
evvelki gün. 2. Bir önceki gün.
AREL:
(Tür.) Er. - Temiz, dürüst kimse.
ARGU:
(Tür.) Er. 1. İki dağ arası,
uçurum. 2. Orta Asya'da Issık gölü çevresinde Çu ve Talaş
havzalarında yaşamış Kırgızların en büyük
boyu. Argu Türkleri.
ARGUN:
(Tür.) Er. 1. Zayıf, güçsüz,
düşkün, dermansız, zebun. 2. Yanyana iki kamış
düdüğünden veya kartal kemiğinden yapılmış kaval. - Argun:
İlhanlı hükümdarı. Abaka Han'ın oğlu.
ARGÜN:
(Tür.) Er. - Temiz, aydınlık gün.
ARGUN ŞAH:
(Tür.) Er - (bkz.
Argun). Argunşah. (Nizameddin) Anadolu Selçuklu Sultanı
Kılıç Aslan II'nın oğlu. Babası ülkeyi oğullan
arasında pay edince, hissesine Amasya düşmüştü.
ARHAN:
(Tür.) Er. - Üstün nitelikli, gururlu bakan.
ARICAN:
(Tür.) Er. - Temiz, doğru kimse.
ARIÇ:
(Tür.) Er. - Barış, asayiş.
ARIER:
(Tür.) Er. - Çalışkan kimse.
ARİF:
(Ar.) Er. 1. Meşhur, çok
tanınmış, mütearif. 2. Bilgi sahibi. Bilen, bilgili, irfan
sahibi. 3. Sıbyan mektebi hocası veya kalfası.
ARİFE:
(Ar.) Ka. - Bilgi ve irfan sahibi
kadın. Uyanık, ince ruhlu, latif.
ARIHAN:
(Tür.) Er. - (bkz. Arhan).
ARIKAL:
(Tür.) Er. - Temiz, doğru, dürüst kal.
ARIKAN:
(Tür.) Er. - Temiz soy.
ARIKHAN:
(Tür.) Er. - (bkz. Arhan)
ARIN:
(Tür.) Er. 1. Temiz, arı, saf. 2.
Alın. 3. Yüz, cephe. Dağların, tepelerin yüzü.
ARINÇ:
(Tür.) Er. 1. Temiz, saf, arı. 2.
Barış.
ARISAL:
(Tür.) Er. - An gibi çalışkan
kimse.
ARISAN:
(Tür.) Er. - Temiz, doğru
tanınmış kimse.
ARISOY:
(Tür.) Er. - (bkz. Arısan).
ARITAN:
(Tür.) Er. - Temizleyen, arı duruma
getiren.
ARKAN:
(Ar.) Er. 1. Temiz, ari kandan gelen. 2. Üstün
galip. Arkan (Seyfı) Türk mimar (1903-1966).
ARKIN:
(Tür.) Er. - Yavaş, ağır, sakin,
gelecek yıl.
ARKUT:
(Tür.) Er. - Temiz, uğurlu, kutlu.
ARMAĞAN:
(Fars.) 1. Hediye, peşkeş,
tuhfe, bergüzer. 2. Birinin gördüğü işe veya
başarısına karşılık olarak verilen şey,
mükafat.3. Bir ilim adamını tanıtmak veya
çalışmalarından ötürü mükafatlandırmak maksadıyla
adına çıkarılan ilmi eser. (Köprülü Armağanı). - Erkek
ve kadın adı olarak kullanılır.
ARMAN:
(Fars.) Er. 1. Hasret, özleme. 2. Zahmet,
sıkıntı. 3. Teessüf. 4. Pişmanlık.
ARMİNE:
(İbr.) Ka. - İbranice isim.
(bkz. Emine).
ARRAF:
(Ar.) Er. l Falcı, kahin. Müneccim. 2.
Hekim. 3. Göçebe Arap aşiretlerinin örfe vakıf umumi bilgileri.
ARRAFE:
(Ar.) Ka. - (bkz. Arraf).
ARSAL:
(Tür.) Er. - Temiz huylu, namuslu.
ARSEBÜK:
(İ.) Er. - 1. Temiz ruhlu ve çabuk. 2.
Toy. 3. Namus konusunda titiz.
ARSLAN:
(Tür.) Er. 1. Kuvvet ve
saldırganlığıyla tanınan hayvan, esed, şir. 2.
Cesur adam, bahadır. 3. Bir çeşit çiçek. Arslan Argun: Alpaslan'ın
oğlu (1097).
ARSLANGİRAY:
(Tür.) Er. Cesur,
korkusuz han. Arslan Giray: Kırım hanı (1702-1767).
ARSLANŞAH: (Tür.) Er. - Arslan gibi cesur ve yiğit şah, kral. Cesur komutan.
Arslan Şah: Kirman Selçuklu hükümdarı (l 145). ,
ARTAN:
(Tür.) Er. 1. Yarar, fayda. 2. Üstünlük, meziyet, nitelik.
ARTUÇ:
(Tür.)
Er. - Ucu sivri demirle donanmış mızrak.
ARTUK:
(Tür.) Er. - Selçuklu Emiri. (XI. yy.). Selçukluların ünlü hakanı
Alpaslan'ın emrinde Malazgirt savaşına katıldı.
ARÜSEK:
(Fars.) Ka. 1. Gelin, küçük gelin. 2. Bebek gibi güzel kız. 3.
İşlemecilikte kullanılan yeşil parlak sedef. 4. Ateş
böceği. 5. Küçük bir mancınık çeşidi.
ARZIK:
(Tür.) Er. - Dindar, sofu.
ARZU:
(Ar.) Ka. 1. İstek, bahşiş. 2. Emel, heves, meyl. 3. Özlemek,
müştak olmak. "Arzum" olarak da kullanılır.
Meşhur halk hikayelerinde Kamber'in sevgilisi.
ARZUMAN: (Ar.) Ka. - (bkz. Arzu).
AS: (Ar.)
Er. 1. Mersin ağacı. 2. (Fars.) Değirmen.
ASAF:
(Ar.) Er. 1. Vezir. 2. Erdem, ileri görüşlülük, yönetimde
başarı. Hz. Süleyman'ın ünlü veziri. Süleyman (a.s.)'ın en
çok güvendiği kişiydi. Neml suresinde anlatılanlar Asaf üzerine
yorumlandı. Daha sonra padişahın vezirlerine Asaf unvanı
verildi.
ASAL:
(Tür.) Er. - Başlıca, esaslı, temel.
ASALET: (Ar.)
Er. - Soy temizliği, soyluluk.
ASENA: (Tür.)
Er. - Kurt.
ASFA: (Ar.)
Er. - Çok saf, en temiz, halis.
ASGAR: (Ar.)
- En küçük, daha küçük. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ASHAB: (Ar.)
Er. 1. Sahib'in çoğulu. 2. Hz. Muhammcd (s.a.s)'i görüp ona tabi olan
kişiler. İnsanlık aleminin en seçkin simaları ve örnek
neslidirler. Haklarında varid olan naslarla korunmuşlar,
Allah'ın yardımını müşahade etmişler ve büyük
peygamberin öğretilerini harfiyyen yaşamışlardır. Ashab-ı
Kiram: Yüce sahabeler.
ASIF: (Ar.)
Er. - Pek sert, pek şiddetli, şiddetle esen.
ASIFE: (Ar.)
Ka. - Şiddetle esen rüzgar. Kur'an'da Yunus 22, İbrahim 18 ve En'am
suresi 81. ayetlerde geçer.
ASİL: (Ar.) Er. 1. Sağlam. 2. İyice kökleşmiş, yüksek
duygularla hareket eden. 3. Kendi kendine hareket eden. 4. Soyu, sopu belli.
Necip.
ASIM:
(Ar.)
Er. 1. Yasak, yanına yaklaşılamayan. 2. Günahtan, haramdan
çekinen. 3. İffetli, afif, ismetli, perhizkar. Asım b. Umeyr: (749).
İslam komutanlarından. Maveraünnehir fethine katıldı ve
yiğitliğiyle ün saldı.
ASIMA:
(Ar.) Ka. - (bkz. Asım).
ASİME: (Fars.) Er. - Akılsız, beyinsiz, şaşkın, sersem.
- İsim olarak kullanılmaz.
ASİYE: (Ar.) Ka. 1. Sütun, direk, kolon.
2. Mersingiller, mersin ağacı türünden ağaçlar. 3. İsyan
eden, itaatsiz, başkaldıran, serkeş, bagi. 4. Allah'ın
emirlerini yerine getirmeyen, günahkar. 5. Haydut, şaki. -Bu isim
Rasulullah tarafından yasaklanmıştır. İçerdiği
anlam İslami anlayışa terstir.
ÂSİYE: (Ar.) Ka. - 1. Kederli üzüntülü. Musa (a.s.)'ı daha bebekken Nil'den
kurtarıp sarayda büyüten ve sonra onun peygamberliğine iman eden
kadın. Kur'an'da Fir'avun'un karısı olduğu
belirtilmiştir. Fakat ismi zikredilmemiştir. - (bkz. Kasas: 9;
Tahrim: 11). Firavun'a karşı gelerek müslüman olmuştur. Tahrim
suresinde mü'mine bir kadının en son noktada yapması
gerekenlere örnek olarak gösterilen hanım.
ASKER:
(Ar.) Er. 1. Ordu, ordu örgülüyle ilgili. Vazife yapan. 2. Ülke
savunmasında istihdam edilmek üzere eğitilip donatılan kimse. 3.
Rütbesiz asker, er.
ASKERÎ: (Ar.) Er. - Orduya mensup. Orduyla alakalı. Askeri (Ebu Ahmed el-Hasan
b. Abdullah el): Zamanının ünlü alimlerdendir (903-993). Ebu
Davud esSicistani'nin talebesiydi.
ASLI: (Ar.)
Ka. 1. Asıl, tek, dip, kütük, temel, esas, kaide, kural, hakikat. 2. Soy,
sop, nesep. 3. Bir şeyin belli başlı kısmı,
başlangıç, baş yer, sıhhat. 4. Hakiki, esaslı, halis,
safi. 5. Esasen, zaten, başlıca, en ziyade, hakikaten.
ASLIHAN:
(a.t.i.) Ka. - Aslı ve Han kelimelerinden türetilmiş birleşik
bir isimdir. Kerem ile Aslı hikayesinin kadın
kahramanıdır. Güzelliğinin yanında saçlarının
uzunluğu ve gürlüğünden bahsedilir.
ASRİ: (Ar.) Er. - Zamana uygun, çağdaş.
ASUDE: (Fars.)
Ka. 1. Rahatlamış, sükuna ermiş, keder ve
sıkıntıdan uzak, müsterih. 2. Sakin, sessiz.
ASUMAN:
(Fars.). - Gök, sema, felek. Asuman ile Zeycan hikayesinin erkek
kahramanı. Doğu Anadolu'da yaygın olarak anlatılır.
Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ASUTAY:
(Tür.) Er. - Hırçın tay.
ASYA:
(Tür.) Ka. - Dünyadaki kıtaların en büyüğü.
AŞIK: (Tür.) Er. 1. Bir başkasını aşkla seven. 2.
Dalgın, unutkan. 3. Tasavvufta Allah'a muhabbet duyan kişi. Aşık
Çelebi (1520-1572) Osmanlı şair ve yazarlardan.
AŞİR: (Ar.) Er. 1. Ondabir, onuncu. 2. Samimi dost ve arkadaş. 3. Koca. 4.
Aşar toplayan. 5. Kur'an-ı Kerim'den 10 ayetlik bir bölümü okuma. Aşir
Efendi (Mustafa). Osmanlı Şeyhülislamı (1728-1804).'Bursa,
Mekke ve İstanbul kadılıklarında bulundu. 1758-1800'de
Şeyhülislamlık görevini ifa etli.
AŞKIN: (Tür.) 1. Geçkin, aşmış olan. 2. Ölçüyü kaçıran,
coşkun. 3. Fazla. 4. Sonra. 5. Benzerlerinden daha üstün. - Erkek ve
kadın adı olarak kullanılır.
AŞKINAY: (Tür.) Ka. - (bkz. Aşkın).
AŞKINER: (Tür.) Er. - (bkz. Aşkın).
ATA: (Tür.) Er. 1. Baba. 2. Soyun
geçmişte yaşamış ferdi. 3. Vermiş, veriş.
Bağışlama, ihsan. 4. Yesevi tarikatında mürşid. Ata
b. Ebi Rabah: Fıkıh alimi (Mekke 733). Ebu Meysere b. Ebu Hüseyin
el-Fikri'nin azatlı kölesiydi. Birçok hadis rivayet etmiştir.
ATABEK: (Tür.) Er. 1. Selçuklu devletinde
şehzadelerin terbiyesiyle vazifeli şahıs. 2. Lala. Devlet idaresinde
yetki taşıyan naip.
ATABEY:
(Tür.) Er. - Devlet yönetiminde bir san.
Lala.
ATACAN: (Tür.) Er. - (bkz. Ata).
ATAÇ: (Tür.) Er. - Atalardan gelen, atalarla
ilgili olan.
ATAERGİN: (Tür.) Er. - (bkz. Ata).
ATAHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Ata).
ATAKAN: (Tür.) Er. -1. Düşünmeksizin her
işe sokulan adam. 2. İleri atılan.
ATALAY:
(Tür.) Er. - (bkz. "Ata"). Ünlü,
namlı, şöhretli. Atalay Mahmut, Türk güreşçi. Balkan,
Avrupa, Dünya ve Meksika Olimpiyatları şampiyonu oldu (1968).
ATAMAN:
(Tür.) Er. - (bkz. "Ata"). 1. Ata
kişi, başkan, önder. 2. Don kazaklarının önderlerine
verilen ad.
ATANER:
(Tür.) Er. - (bkz. Ata).
ATASAGUN: (Tür.) - Eski Türklerde hekimlere verilen
isim.
ATASAN: (Tür.) Er. - (bkz. Ata).
ATASEVEN:
(Tür.) Er. - (bkz. Ata).
ATASOY:
(Tür.) Er. - (bkz. Ata).
ATATUĞ: (Tür.) Er. - (bkz. Ata).
ATAULLAH:
(Ar.) Er. - Birleşik isim. -
Allah'ın bağışladığı, hediye ettiği,
ihsanı, lütfü. Ataullah Efendi. (Arapzade). Osmanlı
Şeyhülislamı (1719-1785) Şam, Mekke, İstanbul
kadılıklarında bulundu.
ATAY:
(Tür.) Er. - Bilinen,
tanınmış.
ATIF: (Ar.) Er. 1. Çevirme, meylettirme, imale.
2. Yükletme, birinin işi veya sözü olduğunu iddia etme, hami, isnad.
3. Yüzünü çeviren, meyleden, mail, müteveccih. 4.Merhamet sahibi,
şefkatli, acıyan. 5. Beğenen. Atıf Efendi (Mehmet
Kuyucaklı. (-İst. 1847). Osmanlı matematik bilgini. Şam ve
İstanbul kadılıklarında bulundu.
ATIFA: (Ar.) Ka. - (bkz. Atıf).
ATIFET: (Ar.) Ka. 1. Birine iyi niyet ve sevgi ile
yönelme, teveccüh, meyi. 2. Karşılık beklemeden gösterilen
sevgi, ihsan.
ATİK: (Ar.) Er. 1. Sırtın üst
kısmı. 2. Berrak, saf, karışmamış, kıymetli.
3. Eski, kadim, kühen, dirin. 4. Azatlı, hür. 5. Güzel genç kız. 6.
Çok hareketli, çevik, hızlı hareket eden. 7. Asil. 8. Hz.
Ebubekir'in lakabı. Peygamber (s.a.s)'in "Sen ateşten kurtulmuş
kimsesin" müjdesine kavuşmuş olmasından ötürü bu lakapla
anıldığı söylenir.
ATİKE:
(Ar.) Ka. - (bkz. Atik). Atike: Kureyş
kabilesinden Zeyd b. Amr'ın kızıdır. Hicretten önce
İslamiyeti kabul etmiştir. Medine'ye hicret edenler
arasındadır. Hz. Ebubekir'in oğlu ile evlenmiştir. Abdullah,
Taif te şehid olunca Hz. Ömer'le O şehid edilince Zübeyr b. el-Avvam
ile, o da şehid edilince Hz. Hüseyin ile evlendi. Ve Hz. Hüseyin de
şehid olunca şehid zevcesi olarak anıldı.
ATIL:
(Tür.) Er. - Girişken ol, ilerlemek
için çaba göster.
ATILAY: (Tür.) Er. 1. Ünlü, namlı,
şöhretli. 2. Atilla'dan sonra tahta geçen ünlü hükümdar.
ATILGAN: (Tür.) Er. 1. Karşısına
çıkabilecek engellerden ve tehlikelerden korkmadan her zaman ileriye
atılan. 2. Karşı çıkan, çekinmesi olmayan, cüretkar. 3.
Hevesli.
ATİLLA: (Tür.) Er. 1. Büyük, ünlü. 2.
Babacık. 3. Savaşçı, fatih. 4. Hun Türklerinin büyük imparatoru
(400-453).
ATİYE: (Ar.) Ka. 1. Bağış,
bahşiş, ihsan. Hediye. 2. Gelecek, istikbal.
ATKIN: (Tür.) Er. - Atılmış.
Kumaş dokumada kullanılan tabir.
ATLAN: (Tür.) Er. - Ata bin.
ATLAS: (Tür.) Er. 1. Üstü ipek, altı pamuk
kumaş, diba. 2. Düz, havasız, tüysüz. 3. Büyük harita. 4. Atlas okyanusu.
5. Kuzey Afrika'da Fas, Cezayir'i geçerek Tunus Körfezi'ne kadar uzanan
sıradağlara verilen ad.
ATLIHAN: (Tür.) Er. - Ata binmiş süvari. -
Birleşik isim. Atlıhan: Alınca Hanın oğlu.
Tatar'ın kutsal göbek soyundan sekizinci kuşak.
ATSAN: (Ar.) Ka. - Susuz, susamış,
teşne.
ATTAB: (Ar.). - Yumuşak huylu. Sertlik
yanlısı olmayan. Uyumlu. Attab b. Esid. Sahabeden. Mekke valiliği
yapmıştır. Rasulullah tarafından atanmıştır.
ATTAR:
(Ar.) Er. 1. Güzel kokulu bitki özleri,
yağlan vb. satan, güzel koku ticareti yapan kimse. 2. İlaç maddeleri
vb. şeyler satan adam. 3. Mahalle aralarında bazı baharatlar ile
iğne, iplik vb. satan dükkan sahibi. Attar: Meşhur
İranlı şair.
ATUF:
(Ar.) Er. - Birine sevgisi olan, sevgi duyan.
Allah'a karşı sevgi duyan.
ATUFET:
(Ar.) Ka. - Şefkat, merhamet.
ATYEB: (Ar.) Ka. - Çok güzel, pek güzel.
AVCI: (Tür.) Er. l. Avlanan, av sporu yapan
kişi. 2. Bir şeyi elde etmeye uğraşan. 3. Osmanlı
sarayında şikariler diye adlandınlan askeri grup.
AVFİ: (Ar.) Er.
Arap düşünür (Basra- ? ) İhvanu's-Safa denilen İslam
felsefe akımının kurucularından biri.
AVNİ: (Ar.) Er. 1. Yardımla ilgili,
yardıma ait. 2. Fatih Sultan Mehmed'in şiirde
kullandığı mahlas.
AVNİYE:
(Ar.) Ka. 1. Yeniçeriler tarafından
ve daha sonra Sultan Mecid ve Sultan Aziz zamanlarında giyilen bir
çeşit yağmurluk. 2. Yardım etmiş. Yardımla ilgili.
AVNULLAH:
(Ar.) Er. Allah'ın yardımı. -
Birleşik isim.
AVŞAR: (Tür.) Ka. - Oğuzların
önemli bir kolu. Büyük Selçuklu Devleti'nin kurulması ve
yakındoğunun Türkleşmesinde büyük rol oynamışlardır.
AVVAD: (Ar.) Er. - Ud çalan, udçu. Avvad (Tevfik
Yusuf): Lübnanlı yazar, gazeteci. Diplomat.
AY:
(Tür.) Er. 1. Yılın on iki bölümünden
biri. 2. Dört hafta, 29-30, 31 günden oluşan zaman dilimi. 3. Kutsal
kitapta adı geçen kent. Kudüs'ün kuzeyi. 4. Dünyanın uydusu. Ay: Mısır
kralı. Amarnada memurdu. Genç kral Tutank Hamon'un
danışmanı oldu. Daha sonra o ölünce dul karısıyla evlenip tahta
çıktı (İ.Ö. 1320).
AYABA:
(Tür.) Er. - Muhammed Tapar'ın oğlu. Büyük Selçuklu Sultanı
Sancar'ı Oğuzların elinden tutsaklıktan kurtarıp
tahtına oturttu. Selçukluları istila etmek isteyen Harizm Şahlan
uzun süre engelledi.
AYALP:
(Tür.) Er. - Ay kadar parlak ve güzel, yiğit.
AYANA:
(Tür.) Er.-Saygı.
AYANFER:
(Ar.) Ka. - Gözün ışığı, nuru.
AYANOĞLU: (Ar.) Er. - Ayan: Açık, belirli. Ayan'ın oğlu.
AYAS:
(Ar.)
1. Dolunay, mehtap. 2. İskenderun Körfczi'nin batı kıyısında
Ceyhan nehrinin ağzının vücuda getirdiği Yumurtalık
limanı veya Ayaş koyunun kuzeydoğu kenarında, Adana ilinin
Yumurtalık ilçesinin idare merkezidir. Ayaş Paşa: Osmanlı
sadrazamlarından birinin adı.- Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
AYASUN: (Tür.)
Ka. - (bkz. Aysun).
AYAYDIN: (Tür.) Er. - Ay ışığı, aydınlığı.
AYAZ:
(Tür.) Er. - Soğuk ve Durgun hava. Dondurucu soğuk. Ayaz: Selçuklu
emin (Öl. 1105).
AYBAR:
(Tür.) Er. 1. Gösterişli, heybetli, görkemli. 2. Korku veren.
AYBEG:
(Tür.) Er. -Ay gibi temiz ve aydın yönetici, ileri gelen, bey. Abeg
Kutbeddin (Öl. 1210): Delhi Memlükler Devleti'nin kurucusu.
İslam'ın Ortaasya'da yayılmasında büyük
başarılar gösteren, Gazne sultanı
Muiziddin'le birlikte
savaşıp onun ölümüyle Delhi sultanlığına gelen ünlü
komutan.
AYBEK:
(Fars.) - Put, sanem. - İsim olarak kullanılmaz.
AYBEN: (Tür.)
Ka. - Ay benizli.
AYBER: (Tür.)
- Ay meyvası. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
AYBERK:
(Tür.) Er. 1. Sağlam ay, sağlam kişilik. 2. Şimşek,
ay'ın şimşek gibi parlaklığı. 3. Yaprak, ay yaprağı.
AYBİGE: (Tür.) - Büyük ay, dolunay. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
AYBİKE: (Tür.) Ka. - (bkz. Ayben).
AYBİKEN: (Tür.) Ka. - Eski Türk hükümdarlarından birinin
hanımının ismi.
AYCA:
(Tür.) Ka. - Ay gibi güzel, ışıklı, parlak.
AYÇAN:
(Tür.) Ka. - Ay gibi parlak güzel ve sevimli.
AYCİHAN: (a.f.i.) - Cihanı aydınlatan ışık. - Erkek ve
kadın adı olarak kullanılır.
AYÇA:
(Tür.) Ka. 1. Ayın yeni doğduğu günlerdeki şekli, yeni ay,
hilal. 2. Cami kubbelerine ve minare külahlarına konulan hilal
şeklindeki süs. 3. Ay kadar güzel, aydınlık.
AYÇETİN: (Tür.) Er. - Zor, güç ay.
AYÇIL: (Tür.)
Ka. 1. Işık saçan, sürekli parlaklık veren ay. 2. Ay gibi.
AYDAN:
(Tür.) Ka. - Ay'a dahil olan. Ay gibi.
AYDANUR:
(Tür.) Ka. -
Ay'ın ışığı, aydan yayılan
ışık.
AYDEMİR:
(Tür.) Er. - Marangozların
kullandığı kavisli bir keser çeşidi.
AYDERUSİ:
(Ar.) Er. - Güney Arabistan'ın
eski ve tanınmış bir derviş ailesinden olup (1722-1778)
yılları arasında yaşamış, Hindistan,
Mısır, Taif, Suriye ve İstanbul'a ziyaretler
yapmıştır.
AYDİLEK: (Tür.) Ka. - Ay ve dilek isimlerinden
oluşmuş birleşik isim. -Ay'a ait arzu, istek.
AYDIN:
(Tür.) 1. Aylı gece, mukmin. 2.
Aydınlık, ışıklı, parlak, ruşen, ziyadar,
münevver. 3. Açık, belli, ortada, vazıh, aşikar, bahir. 4.
Kutlu, uğurlu, mübarek, mesut. 5. Okumuş, kültürlü ileri fikirli,
münevver. Kılıçarslanın hanımının ismidir. Erkek
ve kadın ismi olarak kullanılır.
AYDINALP:
(Tür.) Er. - Münevver, bilgili, yiğit,
kahraman kişi. Konya Selçuklulan'ndan ünlü bir komutan.
AYDINAY:
(Tür.) Ka. - (bkz. Aydın).
AYDİNÇ:
(Tür.) Er. - Cesur, aydın.
AYDINER:
(Tür.) Er. - (bkz. Aydın).
AYDINTAN: (Tür.) Er. - Şafak vakti.
AYDINTUĞ:
(Tür.) Er. - (bkz. Aydın).
AYDOĞDU:
(Tür.) Ka. - Doğmakta olan ay. Ay
doğdu Bey. Ertuğrul Gazi'nin oğlu veya torunu (1302).
AYDOLUN:
(Tür.) Er. - Dolunay,
mehtap.
AYETULLAH:
(Ar.) Er. 1. Allah'ın
ayetleri. 2. Özellikle Şii mollalarının
kullandığı
isimlerdendir. Allah'ın
göndrermiş
olduğu yasalar ve emirler. 3. Mucizeler, hikmetler. 4. İz,
nişan.
AYFER:
(t.f.i.) Ka. 1. Ayyüzlü, ay gibi güzel,
parlak ışık saçan. 2. Şan, haşmet sahibi.
AYGEN:
(Tür.) Ka. 1. Dost, arkadaş. 2. Sevgili,
yar. 3. Temiz yaratılıştı.
AYGUT:
(Tür.) Er. - Karşılık, mükafat.
AYGUTALP:
(Tür.) Er. - (bkz. Aygut). Aygutalp: (XIV.
yy.) Türk komutan. Osman Gazi'nin silah arkadaşı. İlk Türk
denizcisi İmralı fatihi Kara Ali'nin babası.
Yıldırım Bayezid'le birlikte Timur'a esir düşen
Timurtaş Paşa'nın dedesi.
AYGÜL:
(Tür.) Ka. - Ay'ın gülü.
AYGÜN:
(Tür.) Ka. - Gösterişli, ay ve
güneş kadar güzel anlamında.
AYHAN:
(Tür.) Er. - Ay sahibi, ay hakimi. Oğuz
Kağan Destanı'na göre, Oğuz'un altı oğlundan biri.
Efsanede bahsedilen, Oğuz'un ışıktan doğan karısından
olan 3 oğlundan biri. Ayhan'ın 4 oğlu 24 Oğuz boyunun
4'ünü oluşturur. Bunlar Bozoklu soyudur.
AYHATUN:
(Tür.) Ka. - Ay yüzlü kadın. Ay ve hatun
kelimelerinden birleşik isim.
AYİLKİN:
(Tür.) Ka. - İlk
çocuklara takılan isim.
AYKAÇ:
(Tür.) Er. 1. Söyleyen, konuşan. 2.
Akıl veren. 3. Ozan, şair.
AYKAN:
(Tür.) Er. - Soylu, asil, temiz kişi.
AYKE:
(Ar.) Ka. - Sık koruluk.
AYKUT:
(Tür.) Er. 1. Kutlu, uğurlu ay. 2.
Karşılık, mükafat.
AYKUTALP: (Tür.) Er. - Mükafat veren
kahraman, iyi karşılık veren bahadır.
AYLA:
(Tür.) Ka. - Ay'ın ve güneşin etrafında bazı zamanlarda
görülen halka, ayla. Beyaz ışık. (bkz. Hale).
AYLİN:
(Tür.) Ka. - Ay'a ait.
AYMAN:
(Tür.) Er. - Ay gibi güzel, ışıklı kimse.
AYMETE:
(Tür.) Er. - (bkz. Mete).
AYMUTLU:
(Tür.) Er. - (bkz Mutlu).
AYNAMELEK: (t.a.i.) Ka. - Melek gibi, melek görünüşlü kadın.
AYNDİLGE: (a.t..i.) - Pınar, su, kaynak. - Antakya-Halep arasında, Suriye
sınırına çok yakın bir yerde bulunan kaynak su. Tarihte bu
kaynak dolayısıyla önemli yerleşim bölgesi olmuştur. -
Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
AYNİ: (Ar.) Er. 1. Ayn'a ait. 2. Pınar, kaynak, göz. 3.
Karşılığı mal olarak ödenmiş. el-Ayni, (1360-1451)
yıllan arasında yaşamış İslâm âlimi.
AYNIHAYAT: (Ar.) Ka. Hayatın
gözü, hayat pınarı.
AYNŞEMS: (Ar.) 1. Güneş kaynağı. 2. Mısır'da bir kasaba.
3. Bir cins değerli taş. - Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
AYNUR:
(t.a.i.) Ka. - Ay ışığı.
AYNÜDDEVLE: (Ar.) Er. - 1. Devletin gözü. 2. Devletin kaynağı. Aynüddevle
(Öl. 1152). Danişmendli hükümdar.
Melikşah'ın oğlu.
AYPARE:
(f.t.b.i.) Ka. - Ay parçası.
AYPERİ: (t.f.i.) Ka. - Ay yüzlü güzel,
dilber.
AYRAL:
(Tür.) - Benzerlerinden farklı olan, kendine özgü, değişik.
-Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
AYSAL:
(Tür.) - Ay gibi, ay'a benzeyen. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
AYSAN:
(Tür.) - Ay gibi, ay yüzlü. -Erkek ve kadın adı olarak
kullanılır.
AYSEL:
(Tür.) Ka. 1. Bol ışık saçan, ay. 2. Ay'ın en parlak
zamanında doğan.
AYSEMA: (t.a..i.)
Ka. - Ay gözlü.
AYSEN:
(Tür.) Ka. - Ay gibi güzel. Parlak ve nurlu.
AYSEV: (Tür.)
- Ay gibi sevgili. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
AYSEVEN:
(Tür.) Ka. - (bkz. Aysev).
AYSU:
(Tür.) Ka. - Su gibi berrak ay.
AYSUDA: (Tür.)
Ka. - Suya yansıyan ay.
AYSUN:
(Tür.) Ka. - Ay gibi ışıltılı ve güzelsin
anlamında.
AYSUNA:
(Tür.) Ka. - (bkz. Aysu).
AYSUNAY: (Tür.) Ka. - (bkz. Aysu).
AYSUNGUR: (Tür.) Er. - (bkz. Sungur).
AYŞAN: (Tür.) - Ay gibi şanlı, görkemli, parlak. - Erkek ve kadın
adı olarak kullanılır.
AYŞE: (Ar.) Ka. - Yaşayan. Rahat yaşayan. (Geniş bilgi için bkz.
Aişe).
AYŞEN: (Tür.) Ka. - Neşeli ay, gülen ay.
AYŞENUR: (Ar.) Ka. - Nurlu,
ışıltılı hayat.
AYŞIL:
(Tür.) Ka. - Ay gibi
ışıl ışıl. -
Ay ve
şıl kelimelerinden birleşik
isim.
AYŞİN: (Tür.) Ka. - (bkz.
Ayşıl).
AYŞİRİN:
(Tür.) Ka. - Sevimli
ay, ay gibi sevimli. Şirin.
AYŞULE:
(t.a.i.) Ka. 1. Ay
kıvılcımı.
2. Ay
ışığı.
AYTAÇ:
(Tür.) Er. - Başa takılan ay
şeklinde taç.
AYTEK:
(Tür.) Er. - Ay gibi (Eski Türkçede tek/teg
olarak kullanılmıştır).
AYTEKİN:
(Tür.) Er. - Ay şehzadesi, ay
prensi.
AYTEN:
(Tür.) Ka. 1. Ay yüzlü. 2. Teni beyaz ve
parlak olan. 3. Güzel vücutlu.
AYTİGİN:
(Tür.) Er. - (bkz.
Tigin).
AYTOLUN:
(Tür.) Er. 1. Dolunay. 2. Ay'ın ondördü
gibi güzel.
AYTUĞ:
(Tür.) Er. 1. Mızrağın
ucuna yapılmış ayın üstüne yapılan tüy. 2. Tuğ,
tüy, fars gibi.
AYTUNA:
(Tür.)
- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır, (bkz. Tuna).
AYTUNCA:
(Tür.) - (bkz. Tunca).
AYTÜL:
(Tür.) Ka. - Ay ve tül kelimelerinden
oluşan birleşik isimlerden. - Son zamanlarda
yapılmış, uydurma bir isimdir.
AYTÜN:
(Tür.) Er. - Ay ve gece.
AYVAZ:
(Ar.) Er. 1. Arapça ivaz kelimesinin
bozulmuş şekli. 2. Eskiden kibar konaklarda yemek servisi yapan ve
sokak işlerinde kullanılan Vanlı Ermenilere verilen ad. Ermeni
uşak.
3. Karagöz perdesinin belli başlı tiplerinden
biri. 4. Köroğlu destanında bir kahraman.
AYYÜKSEL:
(Tür.) Ka. - Yükselen ay.
AYZER:
(l.a.i.) 1. Altın renginde ay. 2.
Ay'ın altın rengini aldığı an. - Erkek ve kadın
adı olarak kullanılır.
AZAD:
(Fars.) Er. l. Hür, serbest. 2. Kimseye
bağımlı olmayan. 3. Kurtulmuş. 4. Müberra. 5. Zarif, nazik.
-Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak
kullanılır.
AZADE:
(Fars.) Ka. - (bkz. Azad).
AZAM:
(Ar.) Er. - En büyük, daha büyük, ulu. İmam-ı
Azam Ebu Hanife: Hanefi mezhebinin kurucusu. Büyük alim ve müctehid.
AZAMEDDİN:
(Ar.) Er. - Dinin ululuğu,
emaneti. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak
kullanılır.
AZAMET:
(Ar.) Er. - Büyüklük, ululuk.
AZER:
(Fars.- İbr.) Er. - Ateş. İbrahim
(a.s.)'in babası olduğu söylenir.
AZİM:
(Ar.) Er. 1. Büyük, ulu, cesim, iri,
muhteşem. 2. Kuvvetli, şiddetli, derecesi yüksek. 3. Ehemmiyetli,
mühim, müthiş.
AZİME:
(Ar.) Ka. 1. Kesin
kararlılık, niyet, sebat. 2. Cin, yılan ve benzeri şeylerin
şerrinden kurtulmak için okunan dua. 3. Büyük iş, büyük günah, büyük
bela.
AZİMET:
(Ar.) Ka. 1. Kuvvetli bir iradeye
dayanan karar, yemin anlamına gelmektedir. 2. Herhangi bir kolaylığa
başvurmaksızın bütün güçlüklerin irade gücüyle yenilerek
yapılması gerekli olan dini vecibeler.
AZİZ: (Ar.) Er. 1. Muhterem, sayın. 2.
Sevgili. 3. Veli, evliya, ermiş. 4. Az bulunur. 5. Allah'ın izzetli
kıldığı, mü'min. - Aziz (İmadettin Abulfeth Osman
el-Aziz): Selahaddin Eyyubi-'nin II. oğlu. Kardeşi el-Efdal,
Melik iken kendisi Şam'ı terkederek Mısır Eyyubileri
hükümdarlığını ilan etti. Fakat daha sonra kardeşiyle
barıştı.
AZİZE: (Ar.) Ka. - (bkz. Aziz).
AZİZİ: (Ar.) Er. - Aziz'e
ait. - XVI. yy.'da yaşamış Türk şairi. "Yedikuleli
Azizi' lakabıyla tanınır. Asıl adı Mustafa'dır.
AZMİ: (Ar.) 1. Kasıt, niyetlilik karar. 2.
Kemikli. 3. Güçlü, kuvvetli. Azmi Pir Mehmet (-1583): Şehzade
Mehmed'in ve III. Mehmed'in hocalığını
yapmıştır.
AZMİDİL: (a.f.i.) Ka. - Gönül
yüceliği.
AZMİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Azmi).
AZMUN: (Fars.) Er. - Deneme, sınama, tecrübe.
AZRA:
(Ar.) Ka. 1. Bakire, kızoğlan
kız. 2. Ayak değmemiş kum. 3. Delinmemiş inci. 4. Hz. Meryem'e
verilen adlardan. 5. Medine şehrinin adlarından biri. 6. Masal
kahramanı "Vamık"'ın sevgilisi.
AZRAF: (Ar.) Er. 1. Zarif. 2. Pek ince, pek nazik.
3. Çok zeki.
AZREF: (Ar.) 1. Çok zarif, en zarif. 2. Çok zeki. -
Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
AZZAM: (Ar.) Er. - En büyük, en ulu. Abdullah
Azzam: Afganistan İslâmî hareketinin siyasi liderlerinden. Bir suikast
sonucu şehit olmuştur.
AZZE: (Ar.) Ka. 1. Dişi ceylan yavrusu. 2. Yüce, şerefli.