El Bakımı için Limon ve Zeytinyağı Kullanın Ellerin Sağlıklı olması için doğal Maddelerle bakımının yapılması gerekiyor. Uzmanlar, özellikle zeytinyağı ve Limon Suyunun eller için çok yararlı olduğunu söylüyor. Son Günleri yaşanan kış mevsiminde en çok insanların elleri zarar görüyor. İnsanların yüzü kadar önemsemesi gereken elleri için evdeki malzemelerle doğal kremler hazırlanabiliyor. Kişisel bakım uzmanları, ellerini sürekli örüyor. İnsanların yüzü kadar önemsemesi gereken elleri için evdeki malzemelerle doğal kremler hazırlanabiliyor. Kişisel bakım uzmanları, ellerin sürekli hareket halinde olduğunu söyleyerek, "Yazarlar, çizerler, çalışırlar ve hep bir şeylerle temas ederler. Sürekli hareket halinde olmaları, soğuk, sıcak, Su ve mikroplar gibi dış etkenlerle birebir temas etmeleri nedeniyle eller, yüze oranla daha çabuk yıpranıyor ve yaşlanıyor" şeklinde konuşuyor. Ellerin sürekli mikroplarla iç içe olması nedeniyle sık sık yıkanmasının gerektiğini hatırlatan uzmanlar, kullanılan sabunun insanın cildine uygun olmasının önemine işaret ediyor. Her yıkamadan sonra ellerin nemli kalmaması için de iyice kurulanması gerekiyor. Özellikle soğuk havalarda cilt kızarıp çatlıyor ve pürtük pürtük oluyor. Bu durumda eldiven takılmasını öneren uzmanlar, akşamları yatmadan önce zeytinyağının tıpkı krem gibi ellere masajla yedirerek sürülmesini tavsiye ediyor. Uzmanların konu ile ilgili diğer tespitleri şöyle: "El ve tırnakların bir diğer dostu limon suyu. zaman zaman tırnakların limon Suyu ile ovalanması yararlı. Eller de yüz gibi nemlendirici, besleyici ve sıkılaştırıcı özellikte doğal kremlerle korunmalı. Günlük öğünlerde cilt ve tırnakları güçlendiren besinlere yer verilmeli. Tırnakların oluşumu için gerekli Proteini barındıran yoğurttan her Gün yenilmeli. Tırnaklar için, demir, Bakır ve çinko içeren besinlere ağırlık verilmeli. Kırılgan tırnaklara karşı da biotin içeren ceviz ve yer fıstığı tercih edilmeli". Kişisel bakım uzmanları, insanların evlerindeki malzemelerle doğal kremler hazırlayabileceğini belirtiyor. Buna göre, yıpranmış ellere yumuşatıcı ve besleyici kremlerden biri Yulaf ve ballı krem. Bunun yapımı için gerekli malzemeler, 5 çorba kaşığı yulaf unu, bir yumurta sarısı ve iki çorba kaşığı bal. Malzemeler bir kaba alıp krem kıvamına gelinceye kadar karıştırılıyor ve ellere sabah ve akşam sürülüyor. Salatalıklı el kremi için beş çorba kaşığı salatalık suyu, üç çorba kaşığı tatlı badem yağı ve dört çorba kaşığı kakao yağı gerekiyor. Malzemeler bir kapta krem kıvamına gelinceye kadar karıştırılmalı ve buzlukta 10 Dakika bekletilmeli. Buzluktan çıkarıldıktan sonra ellere sürülüp 5 dakika beklemeli. Son aşama eller yıkanıp kurulanmalı. Evde tırnaklar için de güçlendirici kremler hazırlanabiliyor. Yarım tatlı kaşığı sirke, bir yumurta sarısı ve iki çorba ananas suyu bir kapta karıştırılıyor. Tırnaklar içinde beş dakika bekletildikten sonra yıkanıp durulanıyor. Hint yağlı krem için, iki yumurta sarısı, üç çorba kaşığı hint yağı, bir çorba kaşığı Bal ve bir çorba kaşığı Tuz gerekiyor. Tüm malzemeler karıştırıldıktan sonra tırnaklara oje gibi sürülerek 10 dakika bekletiliyor. Son aşamada eller ılık Suyla yıkanıp kurulanıyor. El maskeleri için evde hazırlanabilecek kremler ise şunlar; killi el kremi, avakadolu krem ve ballı el kremi. Dört çorba kaşığı tatlı bademyağı, aynı miktarda Hindistan cevizi ve dört çorba kaşığı Zeytin yağıyla elde edilecek karışımla ellerin sarılması ise doğal sauna etkisi yapıyor. Uzmanlar, ellerin bakımlı olabilmesi için gerekli işlemlerden birinin de manikür olduğunu söylüyor. Manikürün yapılma şekli ise şöyle: "Tırnaklardaki oje asetona batırılmış pamukla silinir. Aseton artıklarını temizlemek için eller yıkanır. Tırnaklar törpülenir ve beş dakika sabunlu ılık Suda bekletilir. Eller kurulanıp tırnak etleri kürdanla geri itilir. Eller tekrar kurulandıktan sonra oje sürülür". Sararan tırnakları ortadan kesilen Limonun içine batırmayı öneren uzmanlar, çabuk kırılan tırnaklar için de bir hafta oje sürülmeden doğal kremler kullanılmasını tavsiye ediyor.
Cild bakımı Cildiniz kuru, yağlıysa yada kırışıklıkların arttığını düşünüyorsanız bu maskeleri uygulayın. Salatalık maskesi: iki tutam çuha çiçeği kurutulur, dövülüp toz haline getirilir. Kabukları soyulmuş yarım salatalık, bir fincan Pirinç unu, çuha çiçeği tozu ile birlikte 10 Dakika ateşte pişirilir. Elde edilen karışım bulamaç haline getirilir. Hazırlanan bulamaça yarım fincan elma suyu, bir çorba kaşığı saf zeytinyağı ilave edilerek krem haline getirilir. Etkisi: Yüz ve boyuna uygulanan bu maske cildin Canlı ve Sağlıklı görünmesini sağlar. Yüzde yarım Saat beklettikten sonra ılık Su ile yıkanır ve gül Suyu sürülür
-Cildinizi temizler :
-Saç dökülmesini engeller :
-Kırışıklıkları önler:
-Cilde parlaklık kazandırır :
Etkisi: Ten dokusu üzerinde parlaklık sağlar, gece yatmadan uygulanmalıdır. Sabah cilt temizlenir.
-Işıl işıl saçlar : Etkisi: kızıl lekelerin ve sivilcelerin giderilmesini sağlar. Sabah ve akşam olmak üzere Günde iki defa uygulanır. Bu maske şampuan olarak kullanılabilir ve saçların pırıl pırıl parlamasını sağlar.
-Cildiniz Kurumasın : Etkisi: kadınlar arasında yaygın olan kuru ciltler için besleyici olan bu maske 20 dakika ciltte kaldıktan sonra ılık su ile yıkanır. çilek maskesi özellikle göz altlarındaki kırışıklıkların azalmasında önemli rol oynar.
Yavaş Metabolizma Kilo Aldırır Yavaş metabolizmalı kişiler daha kolay kilo alır. Metabolizmayı hızlandırmak için düzenli olarak egzersiz yapmak ve kas dokusunu artırmak şart... Yavaş metabolizmalı kişiler daha kolay kilo alır. Metabolizmayı hızlandırmak için düzenli olarak egzersiz yapmak ve kas dokusunu artırmak şart. Metabolizma, vücudun temel fonksiyonlarını devam ettirebilmek için bir Günde ihtiyacı olan minimum enerji miktarıdır. Dinlenme anında vücudun kalori harcama hızına bakılarak ölçülür ve kişiden kişiye değişiklik gösterir. yemek yeme, uyuma, temizlenme ve benzeri faaliyetler sırasında vücudumuz devamlı kalori yakar. Metabolizma vücut bileşimleri tarafından etkilenmektedir. Bu bileşimler, vücuttaki kas ve yağ dokularının birbirine oranıdır. Kaslar, vücutta yağlardan daha fazla kalori kullanır. Kaslı bir vücuda sahip kişilerin, daha az vücut yağına sahip oldukları için, daha hızlı metabolizmaları vardır. örneğin aynı boy ve kiloda olan iki kişiyi ele alalım. Bunlardan düzenli olarak aerobik yapan, vücut geliştirme sporuyla ilgilenen, fitness ve benzeri aletli programları uygulayan kişinin vücut yağ oranı daha düşüktür. Diğeri ise hiçbir sportif aktivite yapmadığı için, vücut yağ oranı diğer kişiye oranla daha düşüktür, dolayısıyla metabolizma hızı da yavaştır. Başka bir deyişle, birinci kişinin vücut fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için, ikinci kişiden daha fazla kalori harcaması gerekmektedir. Metabolizma hızının kilo alıp vermede önemli etkisi var. Bazal metabolizma hızınız ne kadar düşükse, kilolu olma ihtimaliniz de o kadar yüksektir. Eğer hızlıysa şanslısınızdır, vücudunuz enerji sağlamak için daha hızlı kalori yakıyor demektir. Eğer yavaşsa çok fazla kalori almamalısınız, ihtiyacınızdan fazlası yağ olarak depolanacaktır. Kiloluysanız ilk işiniz metabolizmanızı hızlandırmak olmalı. Bunu yapmak için de kas dokusunu artırmanız gerekli. Kas dokunuz ne kadar fazlaysa metabolizmanız da o kadar hızlanır, ince kalma şansınız artar. 40 yaşından sonra kas dokusu azalmaya başlar. Bu nedenle düzenli egzersizle metabolizmayı hızlandırmak ve vücut fonksiyonlarının daha mükemmel olmasını sağlamak Sağlıklı yaşam için bir koşuldur. Yavaş bir metabolizmaya sahip olduğunuzda üşüme, kuru bir cilt, yavaş nabız, düşük tansiyon ve peklik gibi birçok rahatsızlığı da kabullenmiş olmaktasınız. Metabolizma hızınızın artması için Protein ağırlıklı bir diyet etkili olacaktır. özellikle süt ürünlerinde bulunan konjuge linoleik Asit vücutta kas dokusunu artırdığı için metabolizmayı da yüzde 10 oranında hızlandırıcı özelliğe sahiptir. Acı soslu bir yemek yedikten sonra yaklaşık iki-üç Saat içinde de metabolizma hızının yüzde 50 oranında artması mümkündür. Bu etki acının kalp basıncını artırmasından kaynaklanır. Kafein içeren içecekler de Adrenalin seviyesini ve beraberinde kalp basıncını artırarak metabolizmayı hızlandırır. Yeşil çay ise kalp basıncını artırmadan metabolizmayı hızlandırır. Eğer iyot eksikliğine bağlı tiroitle ilgili bir probleminiz varsa tiroksin Hormonu senteziniz de düşük olacaktır. Bu da metabolizmanızın düşmesine neden olur; bu durumda iyot seviyenizi artıracak deniz mahsulleri ve süt diyetinizde yer almalıdır
Sivilceler Hakkında Temizlik eksikliği sivilceye neden olmaz. Eğer öyle olsaydı yüzünü hergün düzenli yıkayan kimselerde sivilcelerin geçmesi, fazla yıkamayan kimselerde de çıkıyor olması gerekirdi. Yüz yıkanarak ancak yüz temizlenir fakat sivilceler geçmez. Hatta aşırı yüz yıkamak yüz derisini kurutup hasar bile verebilir ve bu hasar mevcut sivilceleri artırabilir.
Sivilceler ciltteki yağ bezlerinin iltihaplanmasıyla meydana gelen bir
cilt hastalığıdır. Hormonsal, metabolik ve mikrobik nedenlerle meydana
gelir. Ergenlik çağında yağ metabolizmasındaki değişiklikler
nedeniyledahasıkortayaçıkar. . Akne yağ kanallarının tıkanması ile oluşur, hücrelerdeki yağlar tüy köklerini tıkar. Bu da cilt içinde o hücrenin şişmesine yol açar ve orada bakterilerin üremesine ve iltihaplanmaya neden olur. Bu olay tuylerın bulunacağı heryerde oluşabilir.Akneyi tedavi etmek zor olduğundan mümkün olduğunca korunmaya çalışmak daha doğrudur. Öncelikle ellerinizi yüzünüzden uzak tutun. Cildinizin bakımını bilinçli yapın. Yüzünüzü yumuşak ve tahriş etmeyen bir sabunla ve en fazla bir ya da iki kez yıkayın. Çok fazla oğuşturmak tahrişe yolaçabilir. Cildinizi etkilemeyecek ama akneyle savaşacak yumuşak temizleyiciler kullanın. Kremli yağlı, parfümlü nemlendiriciler kullanmaktan kaçının. Hücrelerdeki yağ varlığına daha fazla katkıda bulunmayın. Duygusal çalkalanmalar ya da stress de akneye yol açar. Stressten mümkün olduğunca uzak kalın. Problemin regl döneminizde oluşup oluşmadığına dikkat edin. Aknenin kendi kendine iyileşemeyecek boyutta olduğunu düşünüyorsanız bir cilt uzmanına başvurunuz.Uzmanların belirttiğine göre, fondöten, mutlaka temiz ve nemlendirilmiş cilde, nemli bir süngerle sürülmeli. Sünger her kullanıştan sonra yıkanmalı ve kurutulmalı. Fondöten aydınlık bir yerde sürülmeli, gündüz makyajı gün ışığında, gece makyajı da iyi aydınlatılmış bir yerde yapılmalı. Saç dipleri ile yüzün birleştiği yerde renk farklılığı olmamalı. Fondöten bu bölgelerde küçük dokunuşlarla iyice yayılmalı. Seçilen fondöten ten rengine uygun olmalı ve ince tabaka halinde sürülmeli. Yavaş Metabolizma Kilo Aldırır Yavaş metabolizmalı kişiler daha kolay kilo alır. Metabolizmayı hızlandırmak için düzenli olarak egzersiz yapmak ve kas dokusunu artırmak şart... Yavaş metabolizmalı kişiler daha kolay kilo alır. Metabolizmayı hızlandırmak için düzenli olarak egzersiz yapmak ve kas dokusunu artırmak şart. Metabolizma, vücudun temel fonksiyonlarını devam ettirebilmek için bir Günde ihtiyacı olan minimum enerji miktarıdır. Dinlenme anında vücudun kalori harcama hızına bakılarak ölçülür ve kişiden kişiye değişiklik gösterir. yemek yeme, uyuma, temizlenme ve benzeri faaliyetler sırasında vücudumuz devamlı kalori yakar. Metabolizma vücut bileşimleri tarafından etkilenmektedir. Bu bileşimler, vücuttaki kas ve yağ dokularının birbirine oranıdır. Kaslar, vücutta yağlardan daha fazla kalori kullanır. Kaslı bir vücuda sahip kişilerin, daha az vücut yağına sahip oldukları için, daha hızlı metabolizmaları vardır. örneğin aynı boy ve kiloda olan iki kişiyi ele alalım. Bunlardan düzenli olarak aerobik yapan, vücut geliştirme sporuyla ilgilenen, fitness ve benzeri aletli programları uygulayan kişinin vücut yağ oranı daha düşüktür. Diğeri ise hiçbir sportif aktivite yapmadığı için, vücut yağ oranı diğer kişiye oranla daha düşüktür, dolayısıyla metabolizma hızı da yavaştır. Başka bir deyişle, birinci kişinin vücut fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için, ikinci kişiden daha fazla kalori harcaması gerekmektedir. Metabolizma hızının kilo alıp vermede önemli etkisi var. Bazal metabolizma hızınız ne kadar düşükse, kilolu olma ihtimaliniz de o kadar yüksektir. Eğer hızlıysa şanslısınızdır, vücudunuz enerji sağlamak için daha hızlı kalori yakıyor demektir. Eğer yavaşsa çok fazla kalori almamalısınız, ihtiyacınızdan fazlası yağ olarak depolanacaktır. Kiloluysanız ilk işiniz metabolizmanızı hızlandırmak olmalı. Bunu yapmak için de kas dokusunu artırmanız gerekli. Kas dokunuz ne kadar fazlaysa metabolizmanız da o kadar hızlanır, ince kalma şansınız artar. 40 yaşından sonra kas dokusu azalmaya başlar. Bu nedenle düzenli egzersizle metabolizmayı hızlandırmak ve vücut fonksiyonlarının daha mükemmel olmasını sağlamak Sağlıklı yaşam için bir koşuldur. Yavaş bir metabolizmaya sahip olduğunuzda üşüme, kuru bir cilt, yavaş nabız, düşük tansiyon ve peklik gibi birçok rahatsızlığı da kabullenmiş olmaktasınız. Metabolizma hızınızın artması için Protein ağırlıklı bir diyet etkili olacaktır. özellikle süt ürünlerinde bulunan konjuge linoleik Asit vücutta kas dokusunu artırdığı için metabolizmayı da yüzde 10 oranında hızlandırıcı özelliğe sahiptir. Acı soslu bir yemek yedikten sonra yaklaşık iki-üç Saat içinde de metabolizma hızının yüzde 50 oranında artması mümkündür. Bu etki acının kalp basıncını artırmasından kaynaklanır. Kafein içeren içecekler de Adrenalin seviyesini ve beraberinde kalp basıncını artırarak metabolizmayı hızlandırır. Yeşil çay ise kalp basıncını artırmadan metabolizmayı hızlandırır. Eğer iyot eksikliğine bağlı tiroitle ilgili bir probleminiz varsa tiroksin Hormonu senteziniz de düşük olacaktır. Bu da metabolizmanızın düşmesine neden olur; bu durumda iyot seviyenizi artıracak deniz mahsulleri ve süt diyetinizde yer almalıdır
Meyvelerin Güzelliğe Faydaları
Ananas Not: Bununla beraber sindirimi hızlandıran ve zayıflamayı sağlayan bromolin isimli Madde de ananasta bol miktarda vardır.
Elma - A Vitamini pürüzsüz bir cilt, b1, b2 ve C vitaminleri sıkı bir doku yapısı için gerekli, E vitamini ise cildi korur ve genç kalmasını sağlar. Ayrıca "Pektin" isimli madde sindirimi hızlandırmakta 20'ye yakın Minerallerin işbirliği ile yanaklarımızın kıpkırmızı olmasını sağlamaktadır. Not: İçerdiği yüksek miktarda meyve asidi sayesinde elma doğanın "doğal bir temizleyici" ünvanını haketmiştir.
Muz
Armut Aynı zamanda bazı güzelleştirici vitaminleri de taşıyan bu tatlı meyve mineral yönünden de zengindir. Örneğin; Beta Karotin, sağlıklı ve pürüzsüz bir cilt oluşumunu, vitamin C ise, dokuların sağlam olmasını sağlar. Ayrıca diş ve kemiklerin güçlenmesi için kalsiyum ve fluor içerir.
Böğürtlen
Çilek (Kırmızı, baştan çıkarıcılar)
Greyfurt
Ahududu
Kuşüzümü
Kiraz
Kivi
Balkabağı
Mandalina Vitamin C bağışıklık sistemini güçlendirmekte ve dokuların oluşumunu sağlamakta.
Portakal
Şeftali
Erik
Bektaşi Üzümü
Üzüm
Limon
Ev Hanımlarına Kolay Formüller Yerdeki Cam kırıklarının toplanması, gözler yaşarmadan soğanın doğranması ve odaya sinen sigara kokusunun giderilmesi, ev hanımlarının en çok yakındığı konuların başında gelir. Uzmanların aşağıdaki önerilerine kulak verilmesi halinde, bu sorunların üstesinden gelmek mümkün görünüyor. Cam silme suyuna hiç Tuz katıldığını duymuş muydunuz? Katacağınız bir parça tuz, hem Camların daha kolay temizlenmesini, hem de pırıl pırıl parlamasını sağlayacaktır. Çoğu zaman ev hanımları, kırılan bardağa üzülmez, yerlere saçılan cam kırıklarını nasıl toplayacağını düşünür. İşte böyle bir durumda kırıkları temizlemenin en emin yolu, ıslatacağınız bir parça pamuktur. Islak pamuğu yerde gezdirin, cam kırıkları pamuğa takılacaktır. Soğanınız acıysa, gözleriniz yaşarabilir. Ama soğanı, kullanmadan bir-iki Saat önce soyup soğuk Suda bekletirseniz, tüm acılığı yok olur ve gözleriniz yaşarmaz. Patates veya patlıcan kızartmalarında yağın sıçraması doğaldır. Çünkü ne kadar kurularsanız kurulayın, bu iki sebzenin saldığı su, yağın sıçramasına sebep olur. Bunun için de her ihtimale karşı yağa bayat Ekmek kabuğu koyun. Odalara sinen sigara kokusuna karşı, odalarınızın bazı köşelerine, ipe geçirdiğiniz ıslak bir sünger asın. Islak sünger tüm sigara kokusunu alacaktır. Limonlarınızın daha fazla Su vermesini istiyorsanız, bunları Sıcak suya atın. Faydasını göreceksiniz. Şişe ve kavanozların üzerinde bulunan ve çıkarmakta zorlandığınız etiketi, önce biraz Suyla nemlendirin, ardından mum ateşine tutun. Çıkaramadığınız etiketlerin kolayca çıktığını görebilirsiniz.
Yıkarken esneyen trikolarınızı, yıkadıktan sonra önce ılık suya, sonra
da bir miktar sirkeli suya batırın. Trikolarınız eski şekillerine
kavuşacaklardır COCUK LARDA BESLENMEDE CESITLI SORUNLAR GAZ ve KABIZLiK SORUNLARI ilk aylarda karşılaşılan Gaz ve kabızlık sorunları son derece doğaldır. özellikle yeni doğan bebeklerde barsakların tam gelişmemiş olması nedeniyle gaz sancısına sıkça rastlanır. Anne Sütü ile beslenen bebekler için annenin beslenmesine dikkat etmesi, gaz yapacak besinlerden kaçınması (lahana, karnıbahar, bakliyat, portakal, mandalina, limon, çiğ soğan, sarımsak, fındık, inek sütü) kısmen çözüm olabilir. Her beslenmeden sonra bebeğin Gazı mutlaka çıkarılmalıdır. Gaz sancısı çeken bebeklerde Bitki karışımları rahatlatıcı ve gaz sancılarını giderici etki gösterir. Yapılan bilimsel bir araştırmanın sonucunda bitki karışımlarının gaz sancısını %57 oranında azalttığı bilinmektedir (Journal of Pediatrics, 1993). Bu çalışmada, gaz sancısı; kullanılan bitki karışımı ile belirgin bir azalma göstermiştir. Rezene ve papatya bitkilerinin bebeklerin gazını rahat çıkarmasına yardımcı olduğu ve rahatlatıcı etkilerinin olduğu bilinmektedir. Bu bitki özlerinden özel olarak bebekler için hazırlanmış çaylar, doğumdan itibaren beslenme aralarında ve sonralarında bebeğe istenilen sıklık ve miktarlarda verilebilir ve hiçbir yan etkisi yoktur. Tamamen doğal olan bu çaylar bebeğinizin gaz giderici kimyasal sentetik Maddelerle karşılaşmasını önler. Anne sütü ile beslenen bebeklerde kabızlık sık rastlanan bir sorun değildir. Bebeğin 3-4 Günde yaptığı sert dışkıyı kabızlık olarak tarif edebiliriz. Böyle bir durumla karşılaşırsanız doktorunuzla konuşmalısınız. Biberon maması kullanımı sırasında karşılaşılan gaz ve kabızlık sorunlarını; bu sorunlara çözüm bulmak için geliştirilmiş prebiyotik lifler* içeren kısmen hidrolize biberon mamaları kullanarak çözebilirsiniz. Prebiyotik Lif : Anne sütünün yapısında bulunan, çözünmeyen, barsakta sindirilen besinsel liflerdir. Bu lifler barsakta yararlı bakterilerin artmasını sağlayarak bebeğin bağışıklık sistemini destekler aynı zamanda rahat ve kolay dışkılamaya yardımcı olur. KUSMA SORUNLARI
Sindirim sisteminin tam olgunlaşmadığı ilk aylarda sütün bir kısmını
geri çıkarma çok sık rastlanılan bir durumdur. kusma sorunu bebeğin kilo
almasına engel olmuyorsa endişelenmenize gerek yoktur. kusmayı
engellemek amacıyla içlerine doğal bir lif eklenmiş kusmayı azaltan AR
mamalar kullanılabilir. ishal Anne sütü ile beslenen bebekler sık ve Sulu dışkı yapabilirler. Bu durumu ishalle karıştırmamak gerekir. Bebeğin aniden başlayan çok sık ve sulu dışkısı varsa ve buna kusma da eşlik ediyorsa mutlaka doktorunuza danışmalısınız. ishal döneminde bebeğin ihtiyaçları farklı olacağından bu döneme yönelik ishal mamaları kullanılabilir. ALLERJi
Anne sütü alan bebeklerde allerji problemi görülmez. Anne veya babasında
allerji sorunu olan bir bebek allerji riski altında doğar. Besin
allerjileri çok farklı şekillerde kendini gösterebilir. inek sütü
proteini, yumurta, balık, portakal, çilek, muz, fındık alerjen besinler
arasında sayılabilir. Ek besin döneminde de her ek besine teker teker başlamak suretiyle herhangi bir allerjik durum görülürse bunun hangi besinden kaynaklandığını ayırt etmek mümkün olur. Genellikle deride kızarıklık, ishal, tekrarlayan üst solunum yolları enfeksiyonları allerjik kökenli olabilmektedir. ERKEN DOğAN VE DüşüK DOğUM AğIRLIKLI BEBEK Zamanından önce ve düşük doğum ağırlıklı dünyaya gelen bebeklerin daha özel bir bakıma ihtiyaçları vardır. Prematüre doğan bebeklerin zamanında doğan bebeklere göre besin ihtiyaçları da farklıdır. Bu bebeklerin daha fazla enerji, Protein ve Mineral ihtiyaçları vardır. Ve bu amaçla anne sütünü zenginleştirici mamalar kullanılabilir. Eğer anne sütü verilemiyorsa özel prematüre mamaları tercih edilmelidir. Bebek yaklaşık 3,5 kg oluncaya kadar prematüre bebek mamalarına devam edilmelidir. YETERSiZ BESLENME Bebeklik döneminde diş çıkarma, hastalık vb. durumlarda bebek normal beslenmesi ile günlük besin ve enerji ihtiyacını karşılayamayabilir. Ayrıca yetersiz beslenmenin sebebi çeşitli Sağlık sorunlarına da bağlı olabilir. Bu durumda mutlaka doktorunuzla görüşmelisiniz. Bebeğin günlük protein ve enerji alımı hesaplanarak, eksiklik protein ve enerji takviyesi ürünleri ile tamamlanabilir KOLiK (AğLAYAN bebek):
Kolik ağlaması nedir?
Bebeğe zararı var mıdır? Bebeği nasıl sakinleştirebilirsiniz?
1 - Bebeğinizi, kucağınıza Alın ve sakinleştirmeye çalışın; bu, bebeği
gevşetir ve uyutur. Onu sakinleştirmek için;
2- Bebeği ağlayarak uyumaya bırakın.
3- ilerki aylarda gelişebilecek uyku problemlerinden koruyun.
4- Gündüzden çok gece uykusunu arttırın.
5- Aşağıdaki beslenme stratejilerini uygulayın..
6- Aşağıdaki sık yapılan hatalardan kaçının.
Eğer ;
Eğer ;
Gebelikte Bilinçsiz İlaç Kullanmak Felaketlere Yol Açabilir Hamilelik süresince anne adaylarının hekimlerin önerdiği ilaçları kullanması gerektiğini belirten uzmanlar, bunun haricinde kullanılacak ilaçların felakete yol açabileceği uyarısında bulunuyor. genetik ve Farmakoloji Uzmanı Dr. Gülay Özgön, "Hekim önerisi olmadan eczaneden alınan kabızlık giderici, uyku yapıcı ilaçlar, sakinleştiriciler, ağrı kesiciler ve Aspirin kullanılmamalıdır. En doğrusu çok mecbur kalmadıkça ilaç alınmamasıdır" dedi. Uzman Dr Gülay Özgön, klinik farmakolojideki gelişmelerin, hamilelik süresince ilaç kullanılmasının felaketlere ve öngörülemez sonuçlara yol açabileceği korkusunu doğurduğunu ifade ederek, "Bu korku doğal olarak gebelik süresince deneysel çalışmaları da kısıtlamış ve günümüzde elde edilen bilgilerin yalnızca yaşanan deneyimlerle sınırlı kalmasına sebep olmuştur. Örneğin; Hipertansiyon, epilepsi, Astım ve bakteriyel enfeksiyon gibi ilaç tedavisinin zorunlu olduğu durumlarda hangi ilacın hangi dozda uygulanması gerektiği farklı yorumlanmıştır. Yapılan incelemeler ve araştırmalar göstermiştir ki; hamilelerdeki ilaç kullanımı sıralamasında birinciliği Antibiyotikler alır. Sonraki sıraları; analjezikler, sakinleştiriciler ile bulantı ve kusmayı engelleyen ilaçlar almaktadır. Hamilelikte ilaç kullanma risklerinden bahsederken, gebeliğin hangi dönemde olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekir. Çünkü gebelik dönemlerine göre ilaç etkilenmeleri de farklı olmaktadır. Örneğin gebeliğin ilk 3 ayı -bebeğin organlarının oluştuğu dönemde- anomalilerin oldukça ağır ortaya çıktığı bir dönemken, sonraki dönemlerde alınan ilaçların etkileri o kadar ağır olmayıp daha çok büyüme ve gelişmeyi olumsuz olarak etkilemektedir" şeklinde konuştu.
BEBEKTE ANOMALİYE YOL AÇAN SEBEPLER
Ailede daha önce sakat bebek doğumu ya da tekrarlayan düşükler de riski
artıran faktörlerdir. Bu Ailelerin de gebelik Annenin aldığı ilaç ya da besinler plasentadan geçerek, etkilerini gösterecekleri bebeğin dokularında olumsuz etkilerini gösterirler. Yapılan çalışmalar ile her ilacın eşit şekilde plasentayı geçmediği gösterilmiştir. Bunun nedenleri arasında; ilacın yağda çözünürlüğü, annenin ilacı kandaki proteinlere bağlama kapasitesi ve anne ile plasentanın ilacı metabolize etme hızı olarak belirlenmiştir. Sonuçta ilaçların plasenta bariyeri geçme yüzdeleri ne kadar bilinmiyor olsa bile, toplumdaki bireysel farklılıktan ötürü hiçbir zaman bebeğe geçen ilaç miktarı net olarak bilinmemektedir" diye konuştu.
iyot Anne Karnındaki Bebeğin Zihnini Geliştiriyor Anne adaylarının mevsim dışı sebze ve meyvelerden, az pişmiş etlerden uzak durmasını isteyen diyetisyen Rabia Kaya, "Yetersiz demir alımı da anne ve bebekte Anemiye yol açıyor" dedi. Doruk Sağlık Grubu bünyesinde her Ay düzenlenen "Gebelikte Sağlıklı Beslenme" konulu seminere katılan farklı hamilelik dönemlerindeki bayanlara Doruk Sağlık Grubu Diyetisyenlerinden Rabia Kaya, önemli uyarılarda bulundu. Gebelerde ve bebeklerde yetersiz beslenmeyle ilgili sağlık sorunlarına dikkat çeken Kaya, "Yetersiz demir alımı ve demir emilimini güçleştiren faktörlerin diyette fazla bulunması anne ve bebekte Anemi rahatsızlığına yol açıyor. Yetersiz alınan folik Asit bebeklerde Nöral Tüp Defekti hastalığının tetikleyicisi oluyor" dedi. İyotlu Tuz kullanılmasının önemine dikkat çeken Kaya, "İyot, bebeklerin anne karnında bulundukları süre içerisinde zihinsel gelişimleri açısından oldukça önemli. Yetersiz alınan iyot zihinsel yönden gelişmemiş bebek riskini arttırıyor. Ancak yemeklerde kullanılan tuz miktarında aşırıya kaçılmaması gerekiyor. Ayrıca mevsim dışı sebze ve meyvelerden kaçınılmalı. Hamileler, özellikle az pişmiş etlerden uzak durmalı, şekerli, Unlu ve yağlı besinleri de olabildiğince az tüketmeye özen göstermeli" diye konuştu. "Gebelikte yeterli ve dengeli beslenmede temel kural, her ana öğünde dört besin grubundaki besinlerden bir tanesini öğünlere eklemektir" diyen Kaya, besin piramidinin Türkiye'ye uyarlanmış hali olan "besin yoncası" ile ilgili şu bilgileri verdi: "Besin yoncasında süt ve süt ürünleri grubundan özellikle kemik erimesini önlemesi açısından en az 3 porsiyon, A, B, C, E vitaminleri, kalsiyum ve demir içeren sebze ve meyve grubundan 5-7 porsiyon, Protein grubundan demir ve çinko alımı için 4 porsiyon, B vitaminlerinin tümünü içeren karbonhidrat grubundan ise 12-14 değişimli porsiyonlar halinde tüketilmeli. Besin tüketim miktarlarının yaş, cinsiyet, fiziksel aktivite, büyüme, gelişme ve emzirme durumlarına göre değişiyor." Hamile kadınların besin çeşitliliğine özen göstermesi gerektiğini vurgulayan Kaya, öğünlerin az az ve sık sık olması, Günde en az 2 Litre Su ve Sıvı besinlerin tüketilmesi, besinlerin haşlama sularının pişirme sırasında dökülmemesi, yemeklerde sıvı yağ çeşitlerinin kombinasyon halinde kullanılması ve oluşabilecek parazitlere karşı el temizliğine özen gösterilmesi konuları üzerinde durdu.(iha
Mutlu Ailenin Sırrı Doğru iletişimde Yatıyor Uzmanlar, anne ve babalarının iletişim kurduğu çocukların daha mutlu olduğuna dikkat çekerek, "Daha mutlu bir çocuk yetiştirmek ve bununla birlikte daha mutlu bir Aile olabilmek ebeveynlerin elinde" diyor. Psikolog Filiz Yakmaz, "mutlu aile mutlu çocuk" konulu seminerde, mutlu aile olabilmenin ve çocuk yetiştirmenin püf noktalarını açıkladı. Çocukların gelişimleri boyunca giderilmesi gereken belli başlı ihtiyaçları olduğunu belirten Yakmaz, anne ve babaların bu ihtiyaçları ancak çocukları ile kuracakları güçlü iletişim sayesinde karşılayabileceklerini bildirdi. Anne ve babalara çocuklarıyla konuşma tavsiyesinde bulunan Yakmaz, "Bazen öğretmenin çocuk ile ilgili olumsuz bir gözlemi ya da toplum içinde çocukların yaptığı rahatsız edici bir davranış, aileleri "biz nerede hata yaptık" sorusuna itebilir. Bu gibi durumlar her zaman karşılaşılabilecek tipik çocuk davranışlarıdır. Ailelerin unutmaması gereken en önemli nokta onların çocuk olduğu gerçeğidir. Eve geldiğinizde çocuğunuz ile oturup yaptığı davranışlar üzerine konuşmalı ve onların görüşlerini de alarak Sağlıklı bir iletişim ortamı hazırlamalısınız dedi. Çocukların Aileyi kendilerine model aldığını, ancak Aileden güç ve destek alarak gelişebileceklerinin anlaşılması gerektiğini vurgulayan Yakmaz, İşte bu noktada hayat hem anne babalar hem de çocuklar için çok farklı olacaktır. Arzu ettikleriniz ile çocuğunuzun davranışları arasındaki farkı çocuğunuza fatura etmek yerine, kendi ebeveynlik tutumlarınızı gözden geçirebilirseniz asıl başarı sağlanmış olacaktır diye konuştu.
ÇOCUĞUN ÖZGÜVENİ NELERDEN ETKİLENİR? Anne babaları memnun etmenin çocuklar için zor olduğunu, çocuk çırpınıp çabaladıkça anne babanın daha fazlasını istediğini, zamanla çocuğun aşırı kaygı, stres, tedirginlik, hayal kırıklığı gibi duyguları yaşamaya başladığını, anne babadaki mükemmeliyetçiliğin sadece çocuğa yönelik olarak değil, tüm aile yaşantısında da kendini gösterdiğini anlatan Yakmaz, "Aile içinde uygulanan iletişim yöntemleri ve aile bireylerinin birbirleriyle olan ilişkileri çocukların özgüven gelişimlerinde en belirleyici unsurdur. Özgüven, kendini ifade edebilme becerisi ile yakından ilgilidir. Çocuk, sorunlarını paylaşmayı yada paylaşmamayı, başkasının ardından konuşmayı ya da konuşmamayı, birilerine bağırmayı ve buna benzer tüm iletişim biçimlerini aileden alır. Çocukların kendilerini ve yaşamlarını kontrol edebilme becerisi geliştirmelerinde en önemli model anne- babadır şeklinde konuştu. Psikolog Filiz Yakmaz son olarak anne-babalar için çocuğun özgüvenini arttırma konusunda önemli olan noktaları şu başlıklar altında sıraladı:
Çocuklar anne ve babaları ile olan ilişkilerinin etkilerini uzun yıllar
hatta yaşamları boyunca taşırlar.
Hamile Bayanlar Makyaj Yaparken Dikkat Hamilelik esnasında, annenin kullandığı alkol, sigara, saç boyaları, aşırı makyaj malzemeleri, bazı kimyasal katkılı gıdalar, röntgen filmi çektirmek, kan uyuşmazlığı ve akraba evliliği özürlü bebek doğumuna neden olabiliyor. Denizli Devlet Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Mehmet Beşir Türkmen, özürlülüğün yalnızca doğuştan meydana gelmeyeceğini belirterek, uzun süreli bir hastalık veya bir kaza sonucunda bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal yeteneklerin kaybedilebileceğini söyledi. Genellikle doğumsal ve genetik bozukluluk, hastalık geni taşıyan yakın akrabaların evlilikleri, annenin karnındaki bebeği kötü yönde etkileyebilecek Sağlık sorunlarının olması, doğum sırasında ortaya çıkabilecek sorunlar, hamilelik esnasında kullanılan bazı ilaçlar, çocukların aşılarının tam yapılmaması veya doğumdan sonra geçirilen hastalık ve kazaların özürlülük nedeni olabileceğini belirten Türkmen, özürlü bebek doğumunu tamamen önlemenin mümkün olmadığını söyledi. Özürlü bebek doğumlarının önlenmesi için evlenmeye karar veren çiftlerin öncelikle bir genetik danışma merkezine başvurmaları gerektiğini belirten Türkmen, "Hamilelik esnasında annenin kullandığı alkol, sigara, saç boyaları, aşırı makyaj malzemeleri, bazı kimyasal katkılı gıdalar, röntgen filmi çektirmek, kan uyuşmazlığı ve akraba evliliği özürlü bebek doğumuna neden olabilmektedir. Bu hususları ihtimal etmezsek özürlü çocuğun dünyaya gelme oranını en aza indirmiş oluruz" dedi. Dr. Türkmen, özürlülüğün oluşmasına neden olabilecek faktörlerin önlenmesinde Ailenin bilinçli olmasının yanı sıra hekimlere de büyük görev düştüğünü söyledi. Özürlü kişilerin sağlık sorunlarına çözüm üretilmesi, gerek cerrahi gerek tıbbi rehabilitasyon programlarının başarıyla gerçekleştirilmesi noktasında doktorlar olarak ellerinden geleni yaptıklarını belirten Uzm.Dr. Türkmen, sözlerini şöyle tamamladı: "Biz hekimlerin başarılı olabilmesi için sakatlığa neden olabilecek hastalıkların erken tanısı için sağlık taramaları yapılması, eğitim programlarının geliştirilmesi, hasta kayıt sistemlerinin doğru, düzgün ve kolay ulaşılabilir olması gerekmektedir. Yine bunun yanında halkımızda özürlüler için, sağlıklı çevre bilinci ve koşullarını oluşturmak, alt yapı hizmeti veren kuruluşlarla koordinasyon kurmak gerekiyor .
inatçı çocuklarla başa çıkmanın yolları Uzmanlar, çocuklardaki inatlaşmaya farklı etkenlerin sebep olduğunu belirterek, bu etkenlerin bilinip ona göre davranıldığı zaman, inatlaşmanın önüne geçilebileceğini söylüyor. Ebeveynlerine bağımsız bir birey olduklarını kanıtlamaya çalışan çocuklar, bunu başaramadıklarını düşündüklerinde anne-babalarıyla inatlaşmaya başlıyor. Bu nedenle uzmanlara göre, çocuklarla gereksiz yere çatışmaya giren anne-babalar, iletişimsizliğin temelini atıyor. Çocuklarda inatlaşmanın her yaş döneminde görülebileceğini belirten uzmanlar, çocukların bağımsız birer birey olduklarının farkına varmaya başlamaları ve dünyayı keşfetme meraklarının, inatlaşma sürecini tetiklediğini bildiriyor. Uzmanlara göre çocuklar, anne-babaları ve çevresindekilerle ayrım yapmaksızın her zaman ve her konuda çatışmaya girebiliyor. Çocukların bir inatlaşma nöbeti süresince fikir değiştirdiğine de tanık olabilir ve bazen neyi isteyip neyi istemediğini bile anlamayabilirsiniz. Örneğin, acıkmıştır ama evdeki yemeği yememekte direnir. Söz gelişi hamburger ister, hamburgerciye gidersiniz. 'Ben bundan istememiştim ötekinden al' diye tutturur. Diğer mönüden aldığınızda ise başka bir bahane bulur. Birinizden biri yenik düşene kadar bu sürtüşme devam edebilir. Çocuklarla inatlaşma dönemlerinde her iki tarafın da amaçlarını açıkça ortaya koyması gerektiğini öneren uzmanlar, amaçların ona yemek yedirmek, bir oyuncakçının önünden geri çekmek veya uyutmak gibi çok çeşitli olabileceğini ifade ederek, onun ise tek amacının sizin dediğinizin tersini yapmak olduğunu belirtiyor. Uzmanlar bu davranışın nedenini ise; çocuğun anne-babaya karşı bağımsız bir birey olduğunu ve kendi tercihlerini kendisinin yapabildiğini kanıtlamak istemesi olarak açıklıyor. Pek çok anne-babanın bunun farkında olmadığı için çocuklarıyla gereksiz yere çatışmaya girdiklerini kaydeden uzmanlar, ebeveynlerin kendilerini de çocuklarını da yıprattıklarını söylüyor. Uzmanlara göre daha da kötüsü, bazı çocukların bunu bir alışkanlık haline getirdiğini ve daha ileriki yaşlara taşıdıklarını bildirerek, anne-babanın ise bu çatışmalara çözüm olarak şiddete başvurmaya başladıklarını da belirtiyor. Kısacası, küçük yaşlarda başlayan, çocukların gelişiminde çok doğal olan inatlaşma, anne-baba ve çocuk arasındaki iletişimsizliğin başlangıç noktası olabiliyor.
"SAHADA OLMADIĞINIZI VE FUTBOL OYNAMADIĞINIZI UNUTMAYIN"
"- Her şeyden önce bu durumda soğukkanlılığınızı korumaya çalışın. Derin bir nefes Alın ve içinizden, 'O sadece bir çocuk' deyin. Öfkeli bir tavır takınmayın, yumuşak ve uzlaşmacı bir ses tonuyla konuşmaya özen gösterin. - Sahada olmadığınızı ve futbol oynamadığınızı unutmayın. Her ikiniz de kazanabilir, her ikiniz de amacınıza ulaşabilirsiniz. Unutmayın; amacınız ona kimin güçlü kimin güçsüz olduğunu ispatlamak değil, o anda elde edemeyeceği bir şeyden vazgeçmesini sağlamak olmalıdır. - İstediği şeyi neden yapamayacağınızı basit bir şekilde açıklayın ve açıklama yaparken, bu durumdan dolayı ne kadar üzgün olduğunuzu mutlaka belirtin. Onun istediği şeyi sizin de istediğinizi, ama koşulların buna izin vermediğini söyleyin. Duygularını paylaştığınızı bilmek onu hem rahatlatacak, hem de sizi ona sürekli engeller koyan bir düşman olarak görmesini engelleyecektir. - Ona kararlı ve tutarlı, fakat sevecen bir tavırla yaklaşın. Önce 'hayır' dediğiniz bir şeye sonradan 'evet' derseniz, çocuğunuz bunu size karşı sürekli kullanmaya başlayacaktır. Başka zaman ve durumlarda da siz pes edene kadar sizinle çatışmaya devam edecektir. - Gerekli açıklamaları yaptıktan, üzgün olduğunuzu söyledikten ve bu konuda kararlı olduğunuzu hissettirdikten sonra ona biraz zaman tanıyın. İstediğini elde etmek konusunda bir süre sonra sizinle yeniden inatlaşmaya başlarsa hiç tepki vermeyin. Birkaç denemeden sonra vazgeçecektir. - Çocuğunuz her şeye rağmen sizinle inatlaşmaya devam ediyorsa, dikkatini istediği şeyden başka bir noktaya çekmeye çalışın. Bu bir çizgi film, bir kuş, bir kedi, sevdiği bir yiyecek, oyun ya da herhangi bir şey olabilir. Çocuğunuz sakinleşene kadar ilgisini çekebilecek değişik alternatifler deneyebilirsiniz. Bu, küçük yaştaki çocuklarda daha çok geçerlidir. Ancak okul yaşına kadar, hatta bazen daha sonrasında bile bu yöntemin yararını görebilirsiniz. - Çocuğunuza seçenekler sunun, böylece onu bağımsız bir birey olarak tanıdığınızı, onun kararlarına saygı duyduğunuzu düşünecektir. Kendisiyle ilgili kararları verebildiğini ve onun seçimine öncelik tanındığını düşünerek inatlaşmaktan vazgeçecektir. Siz de makul birkaç seçenekten birini kabul ettirebildiğiniz için kendinizi rahat hissedeceksiniz. Sunduğunuz seçenekler ne kadar az olursa çocuğunuzun karar verme süresi de o kadar kısa olur. Sunduğunuz seçeneklerin, herhangi birinin seçilmesi durumunda onayladığınız seçenekler olmasına dikkat edin ki, yeniden bir anlaşmazlık yaşamayın."
SAĞLIKLI BESLENMENİN FAYDALARI
Diyetisyen Arslan, normal kilodaki bir anne adayının gebelik sırasında ortalama 9 - 13 kilogram arasında almasının uygun olduğunu belirterek, "Gebeliğin ilk üç ayında kilo alımının 0.5 - 1 kilogram, son aylarına doğru da 1 - 1.5 kilogram arasında olması gereklidir. Eğer anne adayı zayıfsa bu ortalama 14 - 16 kilogram, kilolu ise ortalama 5 - 6 kilogram olabilir" dedi.
ANNE ADAYLARINA TAVSİYELER
"Düzenli beslenin ve yemek saatlerini aksatmayın. Günde en az 15 dakika-yarım Saat arası yürüyüş yapın. Yemeklerden sonra bir süre dinlenmeyi unutmayın. Özellikle ilk aylarda sık görülen bulantı ve kusma durumlarında galete, grisini, peynir, salatalık gibi besinler fayda sağlayacağı için tüketmeye özen gösterin. Çok yağlı baharatlı, kükürtlü, kokulu (lahana, karnabahar, pırasa, Kereviz gibi)yiyecekler bulantı ve kusmayı artırabileceği için bu besinleri ayrı bir yerde pişirin veya yemeklere azar azar ilave ederek hazırlayın. Makarna, sebze gibi yiyecekleri haşlandıktan sonra Suyu dökülmeden tüketin. Hazır gıdalardan kaçının (hazır çorba, hazır meyva suyu vs.). Doğal besin tüketin. Mevsimi olmayan sebze ve meyvelerden kesinlikle uzak durun. Bu dönemlerde sık görülen kabızlığın önlenmesi için bir bardak ılık Suyun içine bir tatlı kaşığı Sıvı yağ ilave edip için. Kayısı, Erik veya bu meyvelerin marmelatlarından tüketin. Ayrıca bulgur, sebze,meyve ve kurubaklagil gibi posalı yiyeceklerden yiyin. Meyveleri kabuklarını soymadan yemeye çalışın. Salam, sucuk, sosis gibi katkı Maddeleri çok bulunan yiyecekleri fazla tüketmeyin. Mutlaka iyotlu Tuz kullanın. Ödem, preklemsi, Hipertansiyon gibi problemleriniz varsa tuzsuz yiyin. Bir günde ortalama 3 su bardağı süt veya yoğurt; 3 kibrit kutusu peynir, 1 haşlanmış yumurta; 3 köfte büyüklüğünde et, tavuk veya balık; 1 porsiyon kurubaklagil veya pilav makarna; 6 - 7 ince dilim ekmek; 3 porsiyon sebze yemeği; 3 - 5 porsiyon meyve yiyin. Kilo fazlası varsa yağda kızartmalar, Hamur işleri, ağır tatlılardan uzak durun. Günde ortalama bir silme avuç kuru yemiş (fındık, fıstık, ceviz ) tüketin."
Bebeğinize 7 günde uyumayı öğretin bebeklerin, kendilerine izin verildiği takdirde uyku alışkanlığını kazandığını belirten uzmanlar, alınacak basit tedbirlerle 7 Gün içerisinde bebeğin uyumayı öğrendiğini ifade ediyor. Bebeğinize yeni bir düzen kurup bunu uygulamak, ağlayan bebeği sakinleştirmek ve sabırlı davranmak, annelerin sabahlamasına son veriyor. 7 Günde bebeğin uykularını düzene sokacak çözüm şöyle:
Uzun Saatler süren öğle uykusu nedeniyle birçok bebeğin Günü ve gecesi birbirine karışıyor. Böylece bebek uykuda olması gereken bir Saatte oyun oynamayı tercih ediyor. Şimdi bu durumu düzeltmenin zamanı geldi. Son araştırmalar bebeklerin gece ile gündüzü ayırt edebildiğini ortaya koyuyor. Bunun için ona gerekli ipuçlarını vermeniz yeterli. Yarından başlayarak onu sabah erkenden kaldırın ve her gün aynı saatte uyandırmaya özen gösterin. Yatağını pencerenin yakınına koyun ve perdeleri aralık bırakın. Gün ışığı onun uyanmasına yardımcı olacaktır. Öğle uykusuna yatırdığınız zaman bile Hava kararmadan önce onu uyandırın. Böylece gün ışığında uyanması gerektiğini, gece ise uyuması gerektiğini anlayacaktır. Bebeğinizi akşamları da aynı saatte yatağına yatırın. Gerekirse loş ışıkta ona kitap okuyun veya şarkı söyleyin.
Başladığınız rutin programa devam edin. Hemen pes etmeyin. Geceleri karnı acıktığı için ağlamaya devam edebileceğini unutmayın. Onu emzirmek ya da beslemek zorunda kaldığınızda bunu hafif karanlık bir ortamda yapın. Özellikle geceleri bebeğinizi nelerin rahatlattığını iyi gözlemleyin. Ilık banyonun bir çocuk için sakinleştirici, bir başkası içinse tam tersi olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Gece yatırdığınızda müzik dinletmek ya da ninni söylemek gibi rutin alışkanlıklar kazandırın.
Ağlamak çocukların en büyük silahı, anne ve babaların da dayanamadığı bir durum. Ancak, sabırlı olun ve kendi kendinize şunu mırıldanın; 'Sonuç uyku olacak'. Onu uyutmaya çalışırken ağlaması karşısında endişelenmeyin. Bırakın koyduğunuz uyku kurallarına alışsın. Program değişiklikleri 6 aylıktan küçük çocukları çok daha fazla üzüyor. Bebeğiniz en fazla 15-20 Dakika ağlar ama kötü uyku alışkanlığı yıllarca sürebiliyor. Unutmayın ki bu çocuğunuzla sizin aranızdaki bir savaş. Onunla ilgilenmeyin ama kendi merakınızı gidermek için 5-10 Dakikada bir kapı aralığından onu kontrol edin. Susması için ışıkları açmayın, yataktan çıkarmayın ya da biberon vermeyin, aksi takdirde ertesi gece de dakikalarca ağlayacağından emin olun.
Geçen gece oldukça uzun sürdü değil mi? Bu gece biraz daha rahat geçecek. Ama bilin ki o yine de ağlamaya devam edecek. Ancak bu kez daha kısa sürecek, bize inanın. Bunun için kurallarınızın kesin olduğunu ona ispatlamanız gerekiyor. Sabırlı davranmaya devam edin. Ona karşı yumuşak olduğunuz hissini uyandırmayın. Yoksa geçen geceye göre 2 kat daha fazla ağlayacaktır. Sakın ona bu kozu vermeyin.
Bebeklerin çoğu 3-5 gün içerisinde bu programa alışıyor. Dolayısıyla, bu gece belki de şanslı geceniz. 5 dakikada bir onu kontrol etmeyin, en az 15 dakika aralıklarla odasına uğrayın. Bazı bebekler odaya sık sık girilmesinden rahatsız oluyor. Bu nedenle kapı aralığından onu izleyin. Hem unutmayın ki bu gece daha az ağlıyor. Uyku problemlerinin arasında sıkça rastlananların başında gece emzirmesi ve alt değiştirme geliyor. Tabii ki size bunları yapmayın demiyoruz ama mümkün olduğunca kısa ve sessiz olmasına özen gösterin. Altını değiştirirken bile kesinlikle ışıkları açmayın. Gereğinden çok emzirmeyin. Böylece hem onu rahatsız etmemiş olursunuz hem de yeniden altını değiştirmek zorunda kalmazsınız.
İnanılmaz gibi geliyor değil mi? Sakın bu mutluluğu günlerdir uyguladığınız kuralları rafa kaldırarak bozmayın. Uyumasını garip karşılayarak onu sık sık kontrol etmeyin, gevşeyin. Onu Sıcak tutan bir pijama giydirin. Böylece üstünü açmasını kendinize dert etmeyin. Bebek monitörünün sesini kısın ve sadece çok ihtiyacı olduğunda onu duyun. Başarınızı gölgeleyecek davranışlarda bulunmamaya özen gösterin.
Kendinize bir iyilik yapın ve bu gece derin bir uyku çekin. Son 6 gündür belki çok uykusuz kaldınız ama buna değdi değil mi? Çocuğunuza muhteşem bir armağan verdiniz; düzenli uyku alışkanlığı. Hiç şüphe yok ki bu program hastalık, tatildeki Otel odası gibi etkenler nedeniyle zaman zaman aksaklığa uğrayacaktır. Oysa unutmayın ki, hiç uyku problemi yaşamamış bebekler bile bu durumlarda sorun çıkarıyor. Uyku problemi yeniden baş gösterecek olursa planı en baştan yeniden uygulayın, ikinci sefer ilkinden çok daha kolay olacaktır.
Bebek Bakımı bebek doğduktan sonra ona nasıl bakacağınız hakkında pek çok sorularınız olacaktır. Burada, annelerimizin aklına en sık gelen sorulara yanıtlar vermeye çalışacağız. Emzirme düzeni : Ilk haftalarda emzirme düzensizdir ve bebek her istediğinde emzirilmelidir. Her iki göğsü de eşit sürelerde emzirtmek idealdir. Ancak bu her zaman gerçekleşmez. Bebek bir seferde tek göğsü emerse bir sonraki sefer diğer taraftan emzirmek gerekir. Ilk 10 Dakikadan sonra gelen süt daha yağlıdır; bebekte doygunluk hissi uyandırır. Bir göğsü emmesi bu nedenle yeterli olabilir. Günde yaklaşık 10-12 kere emmesi ve ilk 4-6 Ay gece beslenmesi normaldir. Emzirilen bebeğe Su vermek gerekmez. Meyve püresi ve pirinçli mama benzeri ekbesinler 6 aydan sonra verilmelidir. dışkı ve idrar sıklığı : Bebeğinizin ilk ayında dışkı sayısı fazladır (günde 6-8 kez). Anne Sütüyle beslenen bebeklerin dışkıları cıvık olur. dışkı ilk Günler yeşilimsi, daha sonra Altın sarısı renk alır. Mama ile beslenen bebeklerin dışkıları daha kıvamlı ve sıklığı daha azdır. Bu bebeklerde kabızlık da olabilir. Bebeğin günde en az 6-8 kez idrar yapması gerekir.Bu beslenmenin yeterli olduğunu gösterir. Bir iki ay sonra bebek 2-3 günde bir de dışkılıyabilir, buda normaldir.
Göbek bakımı : Göbeğin ve çevresinin temiz ve kuru kalması gerekir. Göbek bağı kullanmayın. Günde 2-3 kere göbek kordonunu dibinden, Alkollü pamuk ile silin. Göbeği bezin dışında bırakmaya dikkat edin. Göbek 7-14 Gün içinde düşer. Düştükten sonra yerinde hafif bir kanama olması normaldir. Bu durumda Alkol ile silebilirsiniz.
Bebek banyosu :
Göbek düştükten 1 gün sonra banyo yaptırabilirsiniz. Göbek düşene kadar
yumuşak bir bezle bebek cildini uygun bir sabunla silin ve daha sonra
durulayın. Gün aşırı banyo yeterli olacaktır. Ancak ağzını, çenesini ve
genital bölgesini sık sık ıslak, sabun- suz, yumuşak bir bezle silmeniz
gerekir. Banyolarında içme Suyu kullanmanız gerekmez. Cilt bakımı : Her banyo sonrası krem veya yağ sürmek gerekmez. Bebek cildi çok hassastır. Krem ve yağlar sürerek cildin terlemesi önlenirse, ufak sivilceler ve isilik tarzında döküntüler ortaya çıkabilir. Eğer cildi kurur ve çatlaklar gelişirse, bir bebek losyonu veya nemlendiricisini günde 2 kere sürebilirsiniz.Bebeğin cildi kuru ise çok banyo yaptırmayın.Banyonun suyuna bebe yağı eklemek de işe yarayabilir. Tırnak bakımı : Bebeğin tırnağını, ona özel bir bebek tırnak makası ile kesebilirsiniz. Uzamış tırnaklarıyla bebek, yüzünü ve gözünün kornea tabakasını çizebilir. Bebek tırnak makasıyla tırnağın keskin ve sivriköşeleri de ince bir törpüyle yumuşatın. Bu işlemi yaparken ya- nınıza bir yardımcı almalısınız. Hapşırık ve hıçkırıklar : Hapşırık, genze kaçan damlacıkları temizlemek üzere bir reaksiyon, hıçkırık ise solunum kası olan diyaframın uyarılması sonucu ortaya çıkan bir reflekstir. hıçkıran bebek kısa süre ile emzirilirse bu refleks yavaşça kaybolur. Yatma pozisyonu : Bebeğinizi sırtüstü yatırın. Son yıllardaki araştırmaların sonuçlarına göre sırtüstü yatış en güvenli yatma şeklidir. Bebeğin başını uyurken her iki yana çevirebilirsiniz. Bebek uyanıkken yüzükoyun yatırarak kollarının kuvvetlenmesine yardımcı olabilirsiniz. Yastık ve kuştüyü yorgan kullanmayın. Yorganını göğüs hizasına kadar örtün, başına çekmeyin. Bebeği fazlaca ısıtmayın. Yatağında yumuşak oyuncaklar bırakmayın. Bu önlemler SIDS denilen nedensiz beşik ölümlerini önlemek amacıyla tüm dünya bebeklerine önerilmektedir.
Araba Koltuğu : Hastaneden evinize giderken ve bundan sonraki yolculuklarınızda yeni doğan bebekler için olan Araba koltuğu kullanın. Ziyaretler : ilk haftalarda yorucu ziyaretlerden kaçının. Bebek bakımı zor da olsa en kolay biçimde evde yapılır. Bebeği kalabalık gurupların içerisine sokmayın. Unutmayın, özellikle kış aylarında, kapalı ortamlarda, virüslerin neden olduğu üst solunum yolu enfeksiyonlarına çok sık rastlanır. Bebeğin hastalanmaması için öptürmeyin, kalabalıklara sokmayın, ufak çocuklardan uzak tutun. Annenin de Lohusa döneminde kendini iyi koruması gerekir.
Eve
giderken gerekenler : Evde : Pişik kremi, burun aspiratörü (gerekebilir), serum fizyolojik burun damlası, pamuk, pansuman alkolü, tırnak makası, bebek fırçası. Diğer araç ve gereçler : Araba koltuğu (aynı zamanda ana kucağı gibi kullanılabilir), beşik, alt değiştirme masası, bebek banyosu.
PÜF NOKTALARI
Balık Kokusu
|